Hak teâlâ Mûsâ aleyhisselâma; “Bana yakın olmak ister misin?” diye sordu. “İsterim yâ Rabbî” deyince; “Öyleyse Habîbim Muhammed’e çok salevât söyle” buyurdu.
Mûsâ Nebî sordu:
“Yâ Rabbî! Muhammed kim ola ki, sana böyle yakındır?”
Buyurdu ki:
“Eğer O olmasaydı, kâinâtta hiçbir şeyi yaratmazdım.” “Yâ Rabbî, senin katında ben mi daha sevgiliyim, yoksa O mu?” diye sordu.
Buyurdu ki:
“Sen benim Kelîmimsin, O Habîbimdir. Elbette Habîb, Kelîmden sevgilidir.”
ÖYLE AMA…
Bir Müslümân, rüyâda Resûlullahı gördü. Ancak Efendimiz Ona iltifat etmeyip, yüzlerini çevirdiler.
Adam çok üzülüp;
“Yâ Resûlallah, bana neden soğuksunuz?” diye sordu. Efendimiz; “Ben seni tanımıyorum” buyurdular.
Adam ağladı.
Ve üzüntüyle;
“Yâ Resûlallah! Ben, senin ümmetinden bir zavallıyım. Âlimlerden işittim. ‘Ben ümmetimi, babanın oğlunu tanımasından daha iyi tanırım’ buyurmuşsunuz” dedi.
Efendimiz;
“Evet” dedi.
Ardından; “Ama ben ümmetimi, bana okudukları salevât kadar tanırım” buyurdular. Adam uyandı.
Ter içindeydi.
Hatâsını bildi.
O günden sonra her gün “yüz salevât” okuyordu artık. Bir gece, rüyâsında yine gördü Efendimizi. Ama neşeliydiler.
İltifat ettiler.
Ve kendisine;
“Seni şimdi tanıdım, âhirette şefâat edeceğim” buyurdular.