Hazreti Ali buyurdu ki: “Allahü teâlânın katında en büyük hatâ, dilin yalan söylemesidir, en kötü pişmanlık da, kıyâmet günündeki pişmanlıktır.”
Yine hazret Ali buyurdu ki: “Yalan serap gibidir, sahibini de aldatır. Yalan ile mürüvvet bir kişide bir araya gelemez.”
Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâya niyazında; “Yâ Rabbî! Hangi kulunun ameli daha hayırlıdır?” diye suâl edince, Allahü teâlâ buyurdu ki: “Dili yalan konuşmayan, kalbi günah ile meşgûl olmayan ve zinâ yapmayan.”
İnsanın yalan konuşmak hafifliğinde bulunmasının sebeplerinden bazıları şunlardır: Bir menfaatin bulunması ve bir zararın giderilmesinin söz konusu olması, insanı aldatıp yalan konuşmasına sebep olabilir. Düşmanından intikam almak düşüncesi de yalan söylemeye sebep olabilir. Bu kısım, yalan çeşitlerinin en şiddetlilerindendir. Çünkü bunda taşkınlık vardır. Güzel konuşmuş olmak düşüncesi de yalan konuşmayı meydana getiren sebeplerdendir. Böyle yapmak mahlûku râzı etmiş olsa bile, mahlûkâtı yaratan Allahü teâlâyı gadablandırır. Böyle bir şeyi akıl kabûl etmez, din buna müsâade etmez ve mürüvvet de bunu hoş karşılamaz.
Üç yerde yalan konuşmaya ruhsat, izin verilmiştir. Birincisi; harbde ve her zaman din düşmanlarının zararlarından korunmak ve Müslümanları korumak için. İkincisi; iki Müslümanı barıştırmak için, birinden diğerine iyi lâf götürmek. Üçüncüsü; hanımları idâre etmek için. Bunlara ruhsat verilmiştir. Fakat gıybet ve nemîmeye izin yoktur.
Peygamber efendimiz ümmetine bir nasihatinde şöyle buyurdu:
“Ey ümmet ve eshâbım! Doğruluğa yapışınız. Size doğruluk gerek. Şüphesiz ki doğruluk, insanı iyiliğe sevk eder. İyilik de Cennete götürür. Kişi doğru insan olarak kalma yollarını araştırdıkça, Allah nezdinde sıddîk, çok doğru insan olarak yazılır. Yalandan sakının! Zîrâ, şüphesiz ki yalan insanı fısk-ı fücûra sevk eder. Fısk-ı fücûr da Cehenneme götürür. Kişi yalancı oldukça ve yalan söyleme yollarını araştırdıkça, Allah nazarında çok yalancı insan olarak yazılır.”