Çamaşır makinemiz hayli eskimişti. Şimdiki gençler belki şaşıracak ama 19. senesine girmiştik.
Artık su boşaltma ve sıkma esnasında su koyuveriyordu. Şu emektara yazık artık, bir makine almak lazım… Onu ben de biliyorum ama para nerde?
Üç senedir işsizim. Devletin verdiği işsizlik parası ile aybaşını zar zor getiriyorum. Yine ne varsa bizim hanımda var… Allah razı olsun hanım dert yanmak şurada dursun, “bu zor zamanda masraf çıkartmayalım” diyerek her çamaşır yıkamada makineden taşan suları bezle silip zemini kuruluyordu.
Ne zaman elimizde kalacak diye beklerken o gün de geldi… Artık makinenin de canına tak etmiş olmalı ki son yıkamada banyoda kendini duvardan duvara çarpıyor gibi duyduğumuz tangır tungur sesleriyle banyoya koştuk. Baktık ki makine her tarafı köpük içinde stop etmişti.
Artık borç dert bir makine alma vakti gelmişti. Tanıdık bir Türk esnafa gidip durumu anlattım. Sağ olsun bizi kırmayıp veresiye bir makine sattı.
Lakin Fransa’da öyle servisin getirip monte etmesi falan yok. Nakliyeni, kurulumunu filan kendin yapacaksın. Sistem ona göre ayarlı. Biz de öyle yaptık.
Ama bir şeyi hesap edememiştik. Banyodaki eski makineyi sökemedik. Söksek bile banyodan çıkartmamız imkânsızdı. Çünkü koridorda duran eski hantal koltuklardan dışarı çıkartamazdık.
E peki bu eski koltuklar niye duruyor kardeşim, atsana… Demesi kolay… Lakin burada öyle her canı isteyen her istediği eski eşyayı kapının önüne bırakamaz ki… Burada eski eşyayı götürüp atacağın yerler bile belirlidir. Ticari eskilerin atılacağı yerler ayrı, bireysellerin atılacağı yer ayrı.
E bizde de bir kamyonet tutup eski eşyaları attıracak para yok… Bir arkadaşın kamyoneti var. Ondan rica etsek onun kamyoneti de üzerinde firma isimi falan olduğu için ticari araç konumunda. O zaman da “bu ticari araç bu koltukları bu bireysel atık bölgesine niye attı?” diye hemen soruşturma açılır…
E ne yapalım? Para denkleştirene kadar eski makine yine banyoda dursun. Biz yenisini mutfağa kuralım. Mutfağın lavabosunu kullanırız…
Mutfağa bir bakıma ortalık yere taktık makineyi… Hanım çamaşırları makineye doldurup çalıştırdı. Bir sıkıntı yok gibiydi…
Bir ara mutfağa girdim. Bir de ne göreyim? Çalışırken titreşim sebebiyle makinenin emanet taktığımız su hortumu gevşemiş… Ben içeri girdiğimde tam hortum çıkarken yakaladım… O anda makine de sıkmaya başlamasın mı? Onca devirli makineyi, sıkana kadar zapt etmek adeta kollarımı kırdı… Bu yeni makine daha ilk günden su koyuvermişti. Para denkleştirip koltukları atana kadar çamaşırları makine sıkıyor, ben de makineyi tutuyorum.
Halit Güzey – Fransa