Ey Muhacir ve Ensar!

Abdullah ibni Abbas (radıyallahü anhüma) anlatır: “Bir gün Resul aleyhisselam bizimle ikindi namazını kıldı. Selam verdi.

Sonra bize dönüp:
‘Ey Muhacir ve Ensar! Size Ali bin Ebi Talib’in faziletlerinden haber vereyim mi?’ diye sordu.
Biz çok sevindik.
Ve cevap verip ‘Analarımız ve babalarımız sana feda olsun yâ Resulallah! İsteriz’ dedik.”
***
Buyurdular ki: “Cebrail beni miraca ilettiği gece, dördüncü gökte bir kimse gördüm. 
Bir taht üzerinde oturmuştu. 
Ali bin Ebi Talib’e benzerdi.
Ben durdum.
Ve ona baktım. 
***
Cebrail bana ‘Niçin durdun?’ diye sordu. 
Ben de ‘Yâ kardeşim Cebrail! Bu, Ali bin Ebi Talib’dir ki benden önce gelip bu yere oturmuş’ dedim.
Cebrail bana:
‘Bu, Ali bin Ebi Talib değildir’ dedi.
***
‘Ya kimdir?’ dedim.
‘Gökteki melekler Ali’nin didarını/yüzünü görmeye âşık oldukları için Allahü teâlâ Ali’nin suretinde bir melek yarattı. Bu göğün melekleri de bu meleğin önüne gelip Ali bin Ebi Talib’e aşırı sevgilerinden dolayı bu meleğe selam verirler’ dedi.
***
Ve bana dönüp ‘Ona yaklaş ve sen de selam ver’ dedi.
Ben de yaklaştım.
Ve onu kucakladım. 
O da beni kucakladı. 
Ondan, Ali bin Ebi Talib’in kokusunu duydum.” (“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn” kitabından alınmıştır.)

Comments are closed.