Faraza şöyle olsaydı!..

Seçilen milletvekilleri en yaşlı üyenin başkanlığında; ilk görevleri yemini etmek için toplandılar. Toplantıya katılanlardan AK Parti ve MHP’li vekiller yeminlerini etti. CHP’den sadece yaşı itibariyle meclis başkanlığı yapan üye de yemin etti. Diğer CHP’liler ve bağımsızlar etmedi. CHP’liler toplantıya katıldı. Yoklamada “burada” diyemedi. Bağımsızlar ise toplantıya da katılmadı.
Seçim meydanlarında “Yatağa aç giren çocuk kalmayacak, fakir ailelere paralı yardım, çiftçiye 1.5 liraya mazot ve elektrik borçlarını silme vaadi”ni yapanlar 2 vekili hapisten kurtulamadı diye yemin etmedi. Memleket meseleleri için yırtınmaları lazım, kürsüye çıkmadılar. Meclis başkanlığı tabii bir tesadüfle kendi üyelerine gelince, ona yemin ettirdiler. O da etmeseydi. Olur mu? 40 yılda bir ele fırsat geçmiş. Hem de 27 mayıs 1960’tan beri tabii senatör maaşı hiç kesilmemiş Sayın Ekşi, kürsüdeki görevini bir kenara bırakıp, 27 Mayıs silahlı hareketine övgüler düzdü…
Ben bir ham hayal kurdum. 12 Haziran seçimlerinde CHP 350 milletvekiliyle iktidar olsaydı; hapisten gösterdikleri adayları mahkeme kararlarıyla tutuklu kalmaya devam etse. O zaman da yemini ret edecekler miydi. Hiç zannetmem. Bu hakimlere bir yolla hadlerini bildiririz deyip acılarını içine gömerek; gözyaşlarıyla yemin ederler miydi. Bence evet. Tapu delinmez. Anayasa ve yasalar delinemez. Özel kişilere özel yorumlarla kaçamak maddeler uygulanmaz. Devletin tutukladığı bazı kişileri tutukluluktan kurtarmak için aday gösterme niye idi? Buna kimse bir şey demiyor. Devleti yönetmeye aday olanlar, devletin hapse koyduğunu, tuzağa düşmüş bir ceylana gösterilen şefkat çabasıyla, hapisten kurtarmak istemek niye? Bu düşüncede olanların yönetiminde devlet nasıl vergi toplar, ülkede asayişi nasıl sağlar, bölücülerle, anarşistlerle nasıl mücadele verir. Devlet kimsenin malı değildir. Hepimizin ortak kurumudur. İktidar bendeyse her yol meşru, değilse tekere her türlü takoz koymalar; devlet adamlığı değildir…
2’nci Viyana Muhasarasında, cepheden kendi birliği ile kaçarak hezimete sebep olan Tavil İbrahim Paşa’yı, Merzifonlu cezalandırmak için karargahına çağırtır. İbrahim Paşa bir mektup yazarak, mutemed adamı ile gizlice Padişaha gönderir. Ertesi gün de Merzifonlunun Ordugahına gelir. İdama geldiğini biliyordu ve infaz edildi. Bu İbrahim Paşa’nın Padişaha yazdığı mektupta ise özetle; “Sultanım bu hezimette bizler çok kusurluyuz. Bu işin sonunda Merzifonlu kulunuza bir zarar olursa, şu anda onun yerini dolduracak bir devlet adamımız yoktur…” yazılıydı. İşte devlet adamlığı numunesi…

Comments are closed.