Fetva defterini getir!

Ahmed Mekkî Efendi’ye, dînî bir suâl sorulduğunda bâzen hemen cevap verirdi.
Bâzen de cevap vermez;
“Kitaplara bir bakayım, sen şu gün gel, cevâbını al!” derdi.
Bir gün yine böyle demişti birine.
Adam gidince bâzı kitapları açtı.
Okuyup araştırdı.
Ve bana;
“Fetva defterini getir!” buyurdu.
Alıp götürdüm.
Bu, dar fakat enine doğru bayağı uzunca bir defterdi.
Soldan sağa doğru “Sual soranın ismi, adresi, sual, cevap ve cevabın nereden alındığı” gibi birçok bölümleri vardı.
O söyledi.
Ben yazdım.
Özellikle cevabın hangi kitabın, hangi sayfasından alındığı ilgimi çekmişti.
Ve duygulanmıştım.
Ama Ahmed Mekkî Efendi vefât etti.
O defterin de işi bitti.
Çünkü yerine gelen genç müftü, bakmazdı kitaba!
Kafadan cevap verirdi.
? ? ?
Bir gün bu büyük zata;
“Cennet ve cehennem nedir efendim?” diye sordular.
Cevabında;
“Cennet ve cehennem, sizin amellerinizdir” buyurdu.
Anlayamadılar?!
Ve îzâhını istediler.
O vakit onlara;
“Zilzâl sûresinde ‘Zerre kadar iyilik eden onun mükâfâtını, zerre miktarı kötülük işleyen de onun cezâsını görecektir’ buyuruldu” diye îzâh etti.

Comments are closed.