Fıkıh Âlimi Zeynüddîn Âmidî

Zeynüddîn Âmidî hazretleri Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerinden olup Âmid (Diyarbakır) şehrindendir. Memleketi olan Âmid’den Bağdad’a gelen Zeynüddîn, zamanında bulunan âlimlerin sohbetlerinde bulunup ilim öğrendi. Fıkıh âlimi olarak yetişti.  710 (m. 1310)’da Bağdad’da vefat etti. Bir dersinde şöyle anlatmıştır:

İbâdetleri iktisâd üzere, yani ne az, ne de pek aşırı olmayarak, orta miktârda yapmak lâzımdır. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, sizin için kolaylık istiyor. Güç işleri yapmanızı istemiyor) buyuruldu. Bunun için, hastanın ve yolcunun oruç tutmamasına izin verdi. Bize ağır ve sıkıntılı işler yapmayı emretmedi. İnsan iki işten birini yapmak karşısında bulunursa, bunlardan hafîf ve kolay olanını yapması daha doğrudur. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), birinin mescidde saatlerce namaz kıldığını işitti. Mescide gelip, bunu omuzlarından tutarak, (Allahü teâlâ, bu ümmetten kolay işler yapmasını istiyor. Güç işleri beğenmiyor) buyurdu.

Allahü teâlâ, bu ümmete kolay şeyleri emretti. İslâm ahkâmına uymak pek kolaydır. Mâide sûresinin doksanıncı âyetinde meâlen, (Ey müminler! Allahü teâlânın size helâl ettiği tayyib, yani güzel şeyleri, kendinize haram etmeyiniz! Helâllere haram demeyiniz! Allahü teâlâ, helâl ettiği şeylere haram diyenleri sevmez!) buyuruldu. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, emrettiği şeyleri yapmanızı sevdiği gibi, izin verdiği şeyleri yapmanızı da sever) buyuruldu.

Zarûret olduğu zaman, haram işlemeye ve farzı terk etmeye ruhsat, izin verilmiştir. Yâni azâb yapılmaz. Zarûret zamanında da, dînin emirlerini yapmaya azîmet denir. Bâzan, azîmet olanı yapmak daha iyidir. Meselâ, ölüm ile korkutulan kimsenin, îmanını gizlememesi böyledir. Öldürülürse, şehit olur. Bâzen ruhsat olanı yapmak, daha iyi olur. Yolcunun oruç tutmaması böyledir. Yolcu, orucu tutarak hastalanır, ölürse günaha girer.

Ahkâm-ı islâmiyyeye, yani şeriate uymaktan kurtulmak için, mezheplerin ruhsatlarını, kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre iş yapmak câiz değildir. Böyle araştırmaya (Telfîk) denir. İhtiyâç olunca, başka mezhebe geçmek veya birkaç şeyi başka mezhebe göre yapmak câizdir. Farzı yapmamak veya haramı yapmak için hîle yapmak haramdır. Buna, (Hîle-i bâtıla) denir. Bir şey, farz veya haram olmadan önce, farz veya haram olmasını önlemek câizdir. Buna (Hîle-i şer’iyye) denir.

Comments are closed.