Gözleri sürmeliydi

Efendimiz (aleyhisselam) dedesini kaybedince, amcası Ebu Talib’in evinde kalmaya başladı. Ebu Talib’in çocukları, sabahları saçları dağınık, gözleri çapaklı hâlde kalkarken Efendimiz, cennet kokan saçları taranmış olarak kalkıyordu yatağından.

Gözleri sürmeliydi.
Yüzü pırıl pırıldı.
¥ ¥ ¥
Ebu Talib’le aziz yeğeni sahraya çıkmışlardı bir gün. Hava çok sıcaktı. Epey yol yürüdükten sonra mola verdiler.
Ebu Talib:
“Çok susadım” dedi.
Efendimiz yere çöktü.
Topuklarının kumlara değdiği noktadan “bir pınar” kaynamaya başladı.
Çok leziz “su” idi.
Hem dahi serindi.
Kana kana içip giderdi susuzluğunu.
¥ ¥ ¥
Sevgili Peygamberimiz, Eshab-ı Kiram’la  sohbet ederken “Koyun gütmeyen hiçbir peygamber yoktur” buyurdu.
Bir sahabi sordu:
“Siz de koyun güttünüz mü yâ Resulallah?” Resûl-i Ekrem “Evet, benim de güttüğüm olmuştur” buyurdu.
¥ ¥ ¥
Velilerden birine “Bütün peygamberlerin koyun gütmüş olmalarının sırrı nedir?” diye sordular. Cevabında “Çobanlık yapanlarda merhamet hissi çoğalır. Böylece ümmetlerini daha çok hatırlamalarına vesile olur” buyurdu.
¥ ¥ ¥
Efendimiz de “Ey Eshabım! Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Nasıl ki çoban, sürüsünü her tehlikeden korursa siz de emirleriniz altındakileri cehennem ateşinden korumalısınız” buyurmuşlardır.

Comments are closed.