SICAK VE NEMLİ HAVALARDA NE YAPMALIYIZ?
Sevgili okuyucularım.
Son günlerde mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarına, bir de yüksek nem oranı eklenince, bunaltıcı hava etkisini giderek artırmaya başladı. Bu sebeple bugün, sıcaklık ve nem oranındaki bu artışların, genel sağlığımız ve vücudumuzun motoru olan kalbimiz üzerindeki etkilerinden bahsetmeye çalışacağım.
Bu tür ısı ve nem değişiklikleri, sadece hipertansiyon ve kalp hastalarını değil, sağlıklı kişileri dahi olumsuz etkilemektedir. Bazı durumlarda can kaybına dahi yol açabilen aşırı sıcak ve yüksek nemli havalarda çok dikkatli olunması gerekir. Yaşla birlikte ısı ve nem değişikliklerinden etkilenme daha da artmaktadır.
SIVI VE TUZ KAYBI
Sıcaklıkların 30 derecenin üzerine çıktığı bu günlerde; hipertansiyon, diyabet, koroner kalp hastalığı ve kalp yetmezliği gibi kronik rahatsızlıkları bulunan kişilerin çok daha dikkatli olmaları gerekir.
Sıcakların kalp ve damar sistemi üzerindeki istenmeyen etkileri, sıvı ve tuz kaybına bağlı olarak ortaya çıkar. Sıvı ve tuz kaybı sonucunda kanın akışkanlığında azalma olur. Böbreklerin suyu tutmak için devreye girmesi sonucu damarlar büzüşür. Kan basıncının artması ile kalbin üzerine fazladan bir yük biner, ardından da etkilenme bir fasit daireye dönüşerek böbrek fonksiyonları bozulur.
Kalp yetersizliği olan hastalarda görülen sıcağa adaptasyon zorluğu; hayati organlara kan akımında azalmaya ve hayatı tehdit edici durumlara (kalp krizi, ritm bozukluğu) sebep olur.
KAÇ DERECEDEN SONRA ETKİLENİRİZ?
Özellikle bulunduğumuz ortamın ısısı 27 dereceyi geçmeye başladıktan sonra rahatsızlıklar artmaya başlar, 30 derecenin üstünde ise kalp krizi ve inmelerde daha fazla artış olur. Isı yükseldikçe rahatsızlıkların artması tansiyonun yükselmesiyle ilgilidir. Bir de sıcaktan kaynaklanan sıvı kaybına bağlı vücudun dengesizlikleri, tansiyondaki dalgalanmalar, vücudun normal giden düzenini bozar. Kalp krizi ve felce çok daha fazla açık hâle getirir. Şeker hastaları bu açıdan çok daha büyük bir risk altındadır. Sadece solunumla bile günde 50 cc sıvı kaybederiz. En önemli tehlike sıvı kaybıdır. Kaybettiğimiz sıvıyı geri alamazsak kalbimiz zorlanır. Günde en az 2.5 litre su içmeliyiz.
KALP KRİZİ VE BEYİN KANAMASI RİSKİ
Isı değişiklikleri sadece hasta ve yaşlıları değil sağlıklı kişileri dahi olumsuz etkilemektedir. Böbreklerin vücuttaki suyu dengelemek için devreye girmesiyle damarlar büzüşür. Yüksek kan basıncı başta kalp krizi ve beyin kanamasına yol açabilir
Kalbinizi korumak için yağdan kaçının
> Yağlı, bol kalorili yiyeceklerden kaçınmalı, taze sebze ve meyve tüketmeliyiz. Hazır ve raf ömrü uzatılmış gıdalardan mümkün olduğu kadar uzak durulmalıdır.
> Alkol hiç tüketilmemelidir. Güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde, açık havada bulunulmamalıdır.
> Sıcak havalarda günde 2- 3 litre sıvı tüketilmelidir. Bu miktar, günlük efor ve kaybedilen sıvı miktarına göre değişebilir.
> Sıcak havalarda açık renkli, hafif, pamuklu, rahat ve bol, terleme ile vücut sıcaklığının dengelenmesine yardımcı olacak giysiler kullanılmalıdır.
> Özellikle, yaz aylarında, güneşin en tepede olduğu saatlerde açıkta dolaşılmamalıdır.
> Sodalı, kolalı içecekler ile maden suyunun aşırı tüketimine dikkat edilmeli ve bu içeceklerin kan basıncını arttırdığı akılda tutulmalıdır.
> Denize sabah ve akşam saatlerinde, mümkünse güneşin eğik olduğu saatlerde girilmelidir. Kumda güneş banyosu özellikle kalp hastaları için uygun değildir. Kalp hastaları fazla açıkta yüzmemelidir.
BUNLARA DİKKAT!
Açık renkli elbise giyip sık sık duş alın
Vücudun normal ısısı olan 37 derece aşıldığında, aşırı sıvı ve elektrolit kaybı ile kramplar, hipovolemik şoklar ve tehlikeli ateş yükselmeleri ortaya çıkabilir.
Aşırı sıcak kalp hastalığı, yüksek tansiyon, solunum bozukluğu problemi, zeka geriliği ve alkolizm gibi hastalığı olan kişiler, bu durumdan daha fazla etkilenir. Sıcak havalarda oluşabilecek sağlık problemlerine karşı şu tedbirleri alabiliriz;
> 11.00 – 16.00 saatleri arasında güneşe çıkmamalıyız.
> İnce, açık renkli elbiseler giymeliyiz.
> Güneş altında spor yapmamalıyız.
> Ağır ve aşırı yemek yememeliyiz.
> Bulunduğumuz ortamı serin tutmalıyız.
> Güneşten koruyucu kremler kullanmalıyız.
> Güneş gözlüğü kullanmalıyız.
> Bol sıvı tüketmeliyiz.
> Gerekirse günde 3-4 defa duş almalıyız.
> Yüzümüzü soğuk su ile yıkamalıyız.
OKUYUCULARIMIZA CEVAPLAR
Düşürdüğüm taş psikolojimi bozdu
> S. B.
Geçen yıl idrarımdan kan geldi. Tetkikler sonucu taş olduğu söylendi. Daha sonra düşürdüm ama benim psikolojimi bozdu. Psikoloğa gittim, 2 ay ilaç kullandım, bıraktım. Ayrıca mide yanması, karında şişkinlik, ateşlenme, sümüksü ishal, baş ağrım var. Bendeki rahatsızlıklar, psikolojimin bozukluğundan mı kaynaklanıyor?
CEVAP: Ülkemizde insanların yaklaşık yüzde 15’inin böbrek ve idrar yollarında taş bulunmakta. Çoğunlukla altta yatan asıl sebep irsiyet olup hayat ve beslenme tarzı da 2. faktör olarak rol oynamaktadır. Bazı bölgelerdeki içme sularının sert oluşu da bu duruma zemin hazırlamaktadır. Cenab-ı Hak, dermansız dert yaratmamıştır. Mide yanması, karında şişkinlik, hazımsızlık, zaman zaman kabızlık, zaman zaman da ishal durumları tipik olarak temelinde uzun süren stresin ve ruhi gerginliğin yattığı irritabl barsak sendromunu akla getirmekte. Baş ağrılarınız da yine aynı şekilde üzüntü ve sıkıntıya bağlı gerilim tipi baş ağrısı olarak adlandırılır. Şikayetlerinizin daha ziyade kışın olmasının sebebi; havaların kapalı olması ve güneş ışığından daha az istifade etmektir. Hayattan zevk alamama, uykusuzluk veya aşırı uyku, iştahın bazen artışı bazen çok azalışı, kişinin bazen kendini aşırı kötümser hissetme tipik depresyon belirtileridir. Dahiliye ve nöroloji uzmanı meslektaşımızın bu konuda vereceği ilaç ve tavsiyeleri uyguladığınız takdirde birşeyiniz kalmayacaktır.
Hiperaktif olmam tiroide mi bağlı?
> Osman Edin
Yaşım 27, boyum 1.65. Son 2 ayda fiziki yönden daha az aktifim. Ultrasonografide tiroid bezim hipoekojenik. TSH, ST4 değerleri normal, Anti TP 0 yüksek 1 yıl sonra tekrar kontrole gitmem söylendi. Şu anda hormonlar normal düzeyde iken hiçbir şey yapamayız dendi. Ne yapmam gerekiyor?
CEVAP: Değerli okuyucum, günlük tababet pratiğinde karşılaştığımız ve çoğu hastalarımızın yanlış algı ve kanaatlerine sebep olan tıbbi hatalı değerlendirmelerden biri de; tiroid hormonları ve hipofiz hormonu olan TSH’nın normal çıkması ile guatrın, yani tiroid bezinde büyüme olmadığı şeklinde ifade ve beyanlardır. Ayrıca geçirilen Hashimoto Tiroiditi sonrası ortaya çıkan Anti TPO antikorları titrasyonu hayat boyu yüksek kalır. Sizdeki durum da buna benziyor. Bu antikorların yüksekliği de hastalığın devam ettiği anlamına gelmez. Bu sebeple tekraren bakılmasının tedaviyi ve takibi yönlendirme açısından hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Takipler 3 ayda bir sadece TSH tayini ile yapılmalıdır. Tiroid ultrasonografisinde tiroid bezinin anatomik yapısına bakılarak diffüz veya nodüler büyüme (guatr) mevcutsa ve tiroid ile TSH hormon değerleri normalse uzman hekim kontrolü altında tıbbi veya cerrahi olarak tedavi edilebilir. Yani nodüler guatr varsa mutlaka ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) yapılarak kesin durum tesbiti yapılarak tedavi planlanmalıdır. Çok da endişe etmene gerek yok ama bu konuda uzman bir dahiliye veya endokrinoloji uzmanı meslektaşımıza danışarak gereğini yap, yeter.
HAFTAYA: KLİMALAR KALP KRİZİNİ NASIL TETİKLİYOR