Hangi güzel yüzdür ki…

Dâvûd-i Tâî hazretleri, İmâm-ı a’zam hazretlerinin talebesidir. Kanâat ehli olup, çok ibâdet yapardı. Gönlünde “dünya sevgisi” hiç yoktu.
Haramdan kaçardı.
Çok ibâdet yapardı.
Gençliğinde bir kadından; “Hangi güzel yüzdür ki toprak olmadı. Hangi ceylân gözdür ki yere akmadı” beytini işitince, şuuru altüst oldu.
Hıçkırarak ağladı.
Doğruca İmâm-ı a’zam hazretlerinin huzûruna vardı ve işittiği bu beyti Ona arz edip; “Bana ne tavsiye edersiniz efendim?” diye sordu.
Hazret-i İmâm;
“Önce İslâmiyeti öğren“ buyurdu. Onun bu emriyle başladı ilim tahsîline. Yirmi sene hazret-i İmâm’ın dersine devam etti.
Çok şey öğrendi.
Bunlarla amel etti.
İslâma öyle sarıldı ki, hayâtı örnek oldu çok insana. Sonra uzlet etti. Ancak İmâm-ı a’zam hazretleri Onun uzlet ettiğini öğrenince doğru bulmadı.
Evine teşrîf etti.
Ve kendisine;
“İnsanlar arasına gir, talebe kardeşlerinin yanında ol, fakat konuşma, sâdece dersine çalış“ buyurdu.
Hazret-i Dâvûd;
“Başüstüne” dedi.
Ve bir sene müddetle hiç konuşmadı. İmâm-ı Ebû Yûsuf, İmâm-ı Muhammed ve İmâm-ı Züfer hazretleriyle de münâsebet kurdu.
Durmadan çalıştı.
Ama konuşmadı.
İmâm-ı a’zam hazretlerinin emrine uyunca, mânevî derecesi de kat kat yükseldi. Nitekim bâzı sevdikleri Ona bu konuda suâl etmişler.
O da cevâbında;
“Hazret-i İmâm’ın yanında bir sene çalışmam, otuz yıllık ibâdete denk oldu” demiştir.

Comments are closed.