Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), havada bulut görse “Yâ Rabbî! Bu bulutu bize azap gönderme” diye niyaz ederdi.
Rüzgâr esseydi:
“Bize hayırlı rüzgârlar ver yâ İlâhî!” diye yalvarırdı.
Gök gürleseydi:
“Yâ Rabbî! Azabınla bizi helak eyleme” diye dua ederdi.
O, bu dünyaya zerre kadar gönül vermemişti.
Miraç’ta cennete girdi.
Cennet nimetlerini gördü.
Hiç iltifat etmedi.
Hatta o nimetlere bir kere bile dönüp bakmadı.
***
Efendimiz (aleyhisselam), otuz dokuz yaşlarındayken yanına bir miktar yiyecek alıp Hira Mağarası’na gidiyor, o ıssız yerde ibadetle geçiriyordu vaktini.
Dua ediyordu.
Yalvarıyordu.
Yakarıyordu.
Bazı fitneci kadınlar vardı.
Bu hâle vâkıf oldular. Hazret-i Hatice’ye koştular.
Ve kendisine:
“Bak Hatice, sen bütün servetini Ona bağışladın. O ise senden uzaklaşıyor. Seni sevmiyor” dediler.
***
O, bunları dinledi.
Ama yüz vermedi.
O kadınlara “Hayır, bilakis ben Onda saadet nişanları, Peygamberlik işaretleri görüyorum” dedi.
Yüz bulamayıp:
“Sen bilirsin” dediler.
Ve kös kös geri gittiler.