Hazret-i Hüseyin Efendimizin şehâdeti

Dünkü makâlemizde, bir nebze, Peygamber Efendimizin mübârek torunu, yüksek şahsiyetler olan “12 İmâm”ın üçüncüsü, temiz “Ehl-i Beyt”in dördüncüsü, Hazret-i Alî Efendimizle Hazret-i Fâtımetü’z-Zehrâ(radıyallahü anhümâ)’nın kıymetli mahdûmları Hazret-i İmâm Hüseyin’in hayâtı ve fazîletlerinden bahsetmeye çalıştık. Bugün yine bir nebze daha ondan ve onun şehâdetinden bahsetmek istiyoruz.
Bir gün, Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Hüseyin’i sağ dizine, oğlu İbrâhîm’i sol dizine aldı. O esnâda, Cebrâîl aleyhisselâm gelip, ‘Hak teâlâ, bu ikisinden birini alacaktır. Sen birini seç’ dedi. ‘Eğer Hüseyin vefât ederse, benim canım yandığı gibi, Ali’nin ve Fâtıma’nın da canları yanar.’
‘Eğer İbrâhim giderse, en çok ben üzülürüm. Benim üzüntümü, onların üzüntüsüne tercîh ediyorum’ buyurdular. Üç gün sonra oğulları İbrâhîm vefât etti.
Hüseyin (radıyallahü anh), Resûlullahın yanına her gelişinde onu öper ve “Selâmet ve seâdet o kimseye ki, oğlum İbrâhîm’i ona fedâ ettim” buyururdu.

YAĞMURLU BİR GÜN İDİ…
Bir gün Hazret-i Hüseyin, Resûlullah Efendimizin yanında idi. Annesine gitmek istiyordu. Ama hava yağmurlu idi. Resûlullah, onun ıslanmaması için duâ buyurdu. Hüseyin (radıyallahü anh) eve gidinceye kadar, yağmur kesildi.
Hazret-i Hüseyin ile ilgili olarak Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Ben bir ağaca benzerim. Fâtıma, bunun kökü, Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.”
“Genç olarak Cennete girenlerin seyyidleri Hasan ve Hüseyin’dir.”
“Hüseyin benden, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seveni Allahü teâlâ sever. Hüseyin torunlardan bir torundur.”
“Hüseyin’i seveni Allahü teâlâ sever.”
***
Hüseyin (radıyallahü anh), hep babasının yanında idi. Babası şehîd olunca, Medîne’ye geldi. Hazret-i Muâviye’nin vefâtında Yezid’e bîat etmedi. Kûfeliler kendisini çağırıp halîfe yapmak istediler.
Kardeşi Muhammed bin Hanefiyye, Abdullah İbn-i Ömer, Abdullah İbn-i Abbâs ve daha nice Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm) kendisine mâni olmak istediler ise de, onların nasîhatlerini dinlemeyip, yetmişiki kişi ile Mekke’den Irâk’a doğru yola çıktı. Yezîd, Şâm’dan bunu haber alınca, Irâk vâlîsi Ubeydullah bin Ziyâd’a emir gönderip “onları Kûfe’ye sokma” dedi.
Bu da, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs’ın oğlu Ömer’in kumandasında bir ordu gönderdi. Abdullah İbn-i Ömer, geri dönmesini bildirdi ise de, İmâm kabûl etmeyip harp etti. Yanında bulunanlara da tekrâr tekrâr “teslîm olun” denildi ise de, 72’si de şehîd oluncaya kadar savaşa devâm ettiler.
Sinân bin Enes Nehâî, Hazret-i Hüseyin’i, Hicret’in 61 (m. 681) yılında Muharremin onuncu günü Kerbelâ’da şehîd etti. Mübârek oğlu Zeynel-âbidin Ali küçük olduğu için öldürülmedi. Kadınlar ve imâmın mübârek başı ile Şâm’a gönderildi. Mübârek başı, Mısır’da Karâfe kabristânında medfûndur. [Ezher meydânında “Seyyidünâ Hüseyin Câmii”nde olduğu da söyleniyor.]
Hazret-i Hüseyin, 10 Muharremde, 72 kişilik maiyetiyle birlikte şehîd edildi. Sevgili Peygamberimizin mübârek torunu, o yüce İmâmın şehîd edilmesi, elbette bütün Müslümânlar için büyük musîbet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osmân, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hamza’nın şehîd edilmeleri de, bizler için böyle büyük musîbet ve üzüntüdür. Fakat onlar için, bir ni’mettir, şehîdlik gibi yüksek mertebeye kavuşmadır…

MÂTEM TUTANIN HÂLİ!..
Peygamber Efendimiz, çok sevdiği amcası Hazret-i Hamza’nın şehîd edildiği günün yıl dönümlerinde mâtem [yas] tutmadı. Mâtem tutmayı da emretmedi. Mâtem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber Efendimizin ölümü için mâtem tutulurdu. Hadîs-i şerîflerte buyuruldu ki: “Mâtem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyâmette şiddetli azâp görür.” [Müslim]
Hüseyin (radıyallahü anh) buyurdu ki: Bir gün yüksek dedemin huzûruna varmıştım. Übeyy bin Kâ’b da huzûrunda idi. Bana; “Merhabâ, ey Ebû Abdillah, ey göklerin ve yerin süsü!” diye hitâb etti.
Übeyy bin Kâ’b hazretleri, “Yâ Resûlallah! Göklerde ve yerde, senden başka süs var mıdır?” dedi. Resûlullah: “Beni insanlara Peygamber olarak gönderen Allahü teâlânın hakkı için Hüseyin bin Ali, yeryüzünün merkezinin süsüdür. Ondan ziyâde süs, göklerin tabakalarıdır” buyurdu.

Comments are closed.