Abdurrahman bin Avf ile Hazret-i Ömer (radıyallahü anhüma) yolculuğa çıktılar bir gün.
Bir yaz günüydü.
Güneş yakıcıydı.
Sırtında bir su tulumu vardı Halifenin.
Az sonra yoruldu.
Tulumu yere koydu.
Abdurrahman bin Avf, ona doğru döndü:
“Yâ Ömer!”
“Buyur yâ Abdurrahman”
“İzin ver biraz da ben taşıyayım.”
“Hayır olmaz”.
“Niçin yâ Ömer?”
“Bugün Ömer’in yükünü sen taşırsan, yarın kıyamet gününde günah yükünü kim taşır?” buyurdu.
Arkadaşı:
“O gün sizin yükünüz ağır olmaz. Çünkü daima Resulullah Efendimizin yolundan yürüdünüz” dedi.
O, bunu dinledi.
İçinden ah dedi.
Ve o kederle:
“Ömer ne vakit cehennemden kurtulursa, Resulullah’ın yolunda yürüdüğü o zaman belli olur” buyurdu.
Ne zaman ki vefat etti.
Oğlu rüyada gördü.
Baktı ki çok yorgun.
Ve bitkin bir hâli var.
Çok merak edip:
“Niçin yorgunsunuz babacığım?” diye sordu.
Cevabında:
“Her şeyi ince ince sordular. Bazılarına cevap vermekte zorlandım. Bereket versin Allah’ın merhameti yetişti de kurtuldum evladım, yoksa kurtulamazdım” buyurdu.