Hızırbeyzâde Ahmed Paşa

Hızırbeyzâde Ahmed Paşa, İstanbul Kadısı Hızır Bey’in oğludur. Kendisine “Paşa” denilmesi, yaşının ileri, i’tibârının fazla olmasından dolayıdır. Yoksa, kendisi paşa olmamıştır. 927 (m. 1521)’de Bursa’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kader değişmez. Kazâ, kadere uygun olarak meydâna gelir. Kazâ, her gün çok değişip, sonunda kadere uygun olunca yaratılır. Kazâ-i mu’allak şeklinde yaratılacağı yazılmış olan bir şey, kulun iyi ameli ile değişip yaratılmaz. Kader, anbara doldurulmuş buğday gibidir. Kazâ ise, onu ölçerek vermek gibidir. Ömer “radıyallahü anh”, Şâm’a geldi. Şehirde vebâ hastalığı olduğunu işitince, şehre girmedi. Allahü teâlânın kazâsından kaçıyor musun? dediklerinde, Allahü teâlânın kazâsından, kaderine kaçıyorum buyurdu ki, kader, kazâ şeklini almadıkça değişebilir.
İmâm-ı Gazâlî, (İhyâ-ül’ulûm) kitâbında buyurdu ki: (Kazâ-i mu’allak, Levh-i mahfûzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duâsı kabûl olursa, o kazâ değişir.)
Allahü teâlânın takdîrinin, yanî kaderin, Levh-i mahfûzda yazılması kazâdır. Bir kimseye takdîr edilen belâ, kazâ-i mu’allak ise, yanî, o kimsenin duâ etmesi de, takdîr edilmiş ise, düâ eder, kabûl olunca, belâyı önler. (Ecel-i kazâ)yı da, iyilik etmek geciktirir. Fakat, (Ecel-i müsemmâ) değişmez. Ecel-i kazâ denilen, meselâ, bir kimse, eğer iyi iş yapar, yâhut sadaka verir, hac ederse ömrü altmış sene, bunları yapmazsa kırk sene diye takdîr edilmesi gibidir. Vakit tamâm olunca, eceli bir ân gecikmez. Birinin üç gün ömrü kalmış iken akrabâsını, Allah rızâsı için ziyâret etmesi ile, ömrü otuz sene uzar. Otuz yıl ömrü olan kimse de, akrabâsını terk etdiği için, ömrü üç güne iner. Takdîr, ezelde Levh-i mahfûzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Yanî, Levh-i mahfûzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ceffelkalem [yanî ezelde] yazılmıştır ki, buna kazâ-i mu’allak denir. Allahü teâlânın kaderi, yanî ezelde ilmi nasıl ise, Levh-i mahfûzdaki değişiklikler, ona uygun olur.
Ömer “radıyallahü anh” yaralanınca, Ka’bül-ahbâr buyurdu ki: Ömer “radıyallahü anh” dahâ yaşamak isteseydi, duâ ederdi. Zîrâ onun duâsı elbette kabûl olur. İşitenler şaşırıp, nasıl böyle söylüyorsun, Allahü teâlâ meâlen, (Ecel, bir ân gecikmez ve vaktinden önce gelmez) buyurdu, dediklerinde, (Evet, ecel hâzır olduğu vakit gecikmez. Fakat, ecel hâsıl olmadan önce, sadaka ile, duâ ile, amel-i sâlih ile, ömür uzar.

Comments are closed.