İbâdetlerin sahîh ve kabul olması için, Allahü teâlânın rızâsı için yapmaya niyyet etmek lâzımdır. Niyyet, kalb ile olur. Yalnız dil ile söylemekle niyyet edilmiş olmaz.
Başkalarının sevgisine, övmelerine kavuşmak için, dünyâ işleri ile, onlara iyilik yapmak, riyâ olur. İbâdet ile olan riyâ bundan dahâ fenâdır. Allahü teâlânın rızâsını hiç düşünmeden yapılan riyâ, hepsinden dahâ fenâdır. Resûlullah efendimiz Mu’âz bin Cebel hazretlerini, Yemen’e vâlî olarak gönderirken;
(İbâdetlerini ihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel kıyâmet günü sana yetişir) buyurmuştur.
RİYÂ, KÖTÜ HUYLARDANDIR…
Riyâ, bir şeyi olduğunun tersine göstermektir, kısaca, gösteriş demektir ki, kötü huylardandır. Âhiret amellerini yaparak âhiret yolunda olduğunu göstererek, dünyâ arzûlarına kavuşmak demektir. Kısaca, dünyâ kazancına dîni âlet etmek, ibâdetlerini göstererek, insanların sevgisini kazanmaktır. Hadis-i şerifte;
(Dünyâda harâm edilmiş olan şeyler melûndur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir) buyuruldu.
Dünyâ nimetleri geçici, ömürleri ise pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dînini vermek ahmaklıktır. İnsanların hepsi âcizdir. Allahü teâlâ dilemedikçe, kimse kimseye fayda ve zarar yapamaz. İnsâna Allahü teâlâ kâfîdir. Peygamber efendimiz;
(İbâdetlerini ihlâs ile yapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidâyet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler) buyurmuştur.
İbâdet yaparak Allahü teâlâdan dünyâ menfaatlerini istemek, riyâ olmaz. Yağmur duâsına çıkmak, istihâre yapmak, ücret ile imâmlık, hatîplik, muallimlik yapmak, sıkıntıdan, hastalıktan, fakîrlikten kurtulmak için âyet-i kerîmeler okumak, böyledir. Bunlarda hem ibâdet, hem de menfaat niyyetleri bulunmaktadır. Ticâret maksadı ile hacca gitmek de böyledir. İbâdet niyyeti hiç bulunmazsa riyâ olurlar. İbâdet niyyeti çok olursa, sevâb hâsıl olur.
İbâdetlerini başkalarına göstermek, onlara öğretmek ve teşvîk etmek niyyeti ile olursa, yine riyâ olmaz ve çok sevâb olur. Ramazân orucunu tutmakta riyâ olmaz. Allahü teâlânın rızâsı için namâza başlayıp, sonradan hâsıl olan riyânın zararı olmaz.
Riyâ ile yapılan farzlar sahîh olur ve ibâdet borcu ödenmiş olur ise de, sevâbı olmaz. Et ihtiyâcını karşılamak niyyeti ile, kurban kesmek câiz olmaz. Allahü teâlâ için ve bir insan için birlikte niyyet ederek kurban kesmek câiz değildir. Allahü teâlânın rızâsı için olmayıp, yalnız hacdan, gazâdan gelen için ve gelen emîri, reîsi karşılamak için kesilen hayvan leş olur. Kesmesi ve yemesi harâm olur.
Riyâdan korkarak ibâdeti terk etmek câiz değildir. Bir kimse, Allahü teâlânın rızâsı için namâza durup, namâzı bitirinceye kadar hep dünyâ işlerini düşünürse, namâzı sahîh olur.
“BUGÜN SANA SEVAP YOKTUR!”
Şöhrete sebep olacak şekilde giyinmek, riyâ olur. Şöhret için vaaz vermek, nasîhat etmek, kitâp yazmak, riyâ olur. Münâkaşa etmek, başkalarından üstün görünmek ve övünmek için ilim öğrenmek, riyâ olur. Dünyâlık elde etmek, yani mal, mevki elde etmek için ilim öğrenmek de, riyâ olur. Riyâ ise, harâmdır. Hadis-i şerifte;
(Dünyâda riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevâp yoktur. Dünyâda kimler için ibâdet ettin ise, sevâplarını onlardan iste denir) buyuruldu.
Riyânın zıddı, aksi İhlâstır. İhlâs, dünyâ fayldalarını düşünmeyip ibâdetlerini yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de, O, seni görmektedir.)
Netice olarak ibâdet, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsânına kavuşmak için yapılan ibâdet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlâs ile ibâdet etmemiz emrolundu. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(Allahü teâlânın birliğine îmân edenden ve namâzı ve zekâtı ihlâs ile yapandan Allahü teâlâ râzı olur.)