İbn-i Asakir hazretleri meşhur fıkıh ve hadîs âlimidir. 499 [m. 1105] da Şâmda tevellüd, 571 [m. 1176] de orada vefât etti. Seksen cild (Şâm târîhi) yazmıştır. Kitabında bildiriyor ki:
Ebû Bekr-i Sıddîk’ın cenâzesini, vasiyeti üzerine, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin kabri yanına getirdiler. Selâm verip, “kapına gelen Ebû Bekir’dir yâ Resûlallah” dediler. Türbenin kapısı açıldı. İçeriden (Sevgiliyi sevgilinin yanına koyunuz!) sesi işitildi.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin kölesi Sefîne gemide idi. Gemi battı. Bir tahtaya sarıldı. Dalgalar sâhile getirdi. Karaya çıkınca, bir arslan gördü. (Ey arslan! Ben Resûlullahın kölesi Sefîne’yim) dedi. Arslan, koyun gibi, Sefîne’yi yola kadar götürdü. Kuyruğunu sallayıp vedâ etti. İbn-i Mende, Talha bin Ubeydullah’tan haber veriyor:
Talha, bir gece, Abdullah bin Amr bin Hirâm’ın kabrini ziyâret etti. Kabirden Kur’ân sesi işitti. Gelip Resûlullaha söyledi. (O Abdullah’tır. Allahü teâlâ, şehîdlerin rûhlarını Cennete koyar. Her gece rûhları bedenleri ile buluşur. Sabâh olunca, yine Cennette olurlar) buyurdu.
Beyhekî, Saîd bin Müseyyib’den haber veriyor ki: Hazret-i Alî ile Medîne kabristânına geldik. Selâm verip, (Hâlinizi bize bildirir misiniz? Yoksa, biz mi hâlimizi haber verelim?) dedi. Bir ses işittik: (Ve aleykesselâm yâ Emîr-el mü’minîn. Bizden sonra olanları sen söyle!) dedi. İbni Ebiddünyâ diyor ki: Hazret-i Ömer kabristâna gelip selâm verince, (Yâ Ömer! Dünyâda yapdıklarımızın karşılığını bulduk) sesi işitildi.
Hazret-i Ömer, bir gencin kabri yanına gelip selâm verdi. (Allahtan korkarak harâmdan sakınan için iki Cennet vardır) dedi. Kabirden bir ses gelip, (Yâ Ömer! Rabbim bana iki Cenneti de ihsân eyledi) dedi. Sehâvî diyor ki: Bir kimse, Amr ibn-i Âs hazretlerinin kabrini ziyârete geldi. Orada duran birine kabrin yerini sordu. O da, ayağını uzatarak gösterdi. Ayağına felç gelip yürüyemedi. Beyhekî, Ya’lâ bin Mürre’den haber veriyor: Ya’lâ, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz ile bir kabir yanına geldi. Kabirde azâp olduğunu işitip, Resûlullaha haber verdi. Resûlullah, (Ben de işittim. Söz taşıdığı ve üzerine idrâr sıçrattığı için, azâb yapılmaktadır) buyurdu…