İbn-i Şihab Zühri hazretleri hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. 52 (m. 672)’de doğup, 124 (m. 742)’de, Şam civarında vefât etmiştir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba’zıları:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), kardeşine hayâ hakkında nasîhat veren Ensâr’dan bir zâta rastlayınca şöyle buyurdu: “Onu, sahip olduğu hayâ hasleti üzere bırak. Çünkü hayâ îmândandır. Yani îmân, sahibini kötülükleri yapmaktan alıkoyduğu gibi, hayâ da alıkor.”
Enes bin Mâlik’ten (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Bir gün Mûsâ (aleyhisselam) yolda gidiyordu. Allahü teâlâ ona nidâ buyurdu. ‘Ey Mûsâ! Etrâfına bak!’ Mûsâ (aleyhisselam) etrâfına dönüp baktı. Kimse yoktu. Allahü teâlâ tekrar nidâ etti. Hazreti Mûsâ yine bakındı. Kimseyi göremedi. Fakat içi ürpermişti. Sonra üçüncü defa nidâ edilip, ‘Ey Mûsâ! Ben kendisinden başka, ilâh olmayan Rabbin Allahım.’ Mûsâ (aleyhisselam), ‘Buyur yâ Rabbi, emrine hazırım’ dedi ve secdeye vardı. Allahü teâlâ ‘Başını kaldır yâ Mûsâ!’ buyurdu. Hazreti Mûsâ başını kaldırdı. Allahü teâlâ; ‘Yâ Mûsâ! Arşın gölgesinde gölgelenmek istiyorsan, yetimlere, merhametli bir baba gibi, dul kadına da, onu muhafaza eden ve gözeten zevci gibi ol. Yâ Mûsâ! Merhametli ol. Böyle olursan, sana da merhamet edilir. Ceza verirsen, ceza görürsün. Yâ Mûsâ! İsrâiloğullarına haber ver ki, kim Habîbim Muhammed’e yetişir de ona îmân etmezse, onu ateşe atarım. İzzetim ve celâlim hakkı için Muhammed ve ümmeti Cennete girmeden, kimse Cennete giremez’ buyurdu. Mûsâ (aleyhisselam) ‘Yâ Rabbi! Onun ümmeti nasıldır?’ diye sorunca, Allahü teâlâ ‘Onun ümmeti, her zaman bana hamd ederler. Temizdirler. Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibadet ederler. Onların yaptığı az bir şeyi de kabûl ederim. Lâ ilahe illallah (Allahtan başka ilâh yoktur) deyip, bunu kalbleriyle tasdîk ve kabûl ettikten sonra, onları Cennete koyarım.’ Bunun üzerine, Hazreti Mûsâ, ‘Yâ Rabbi! Beni bu ümmetin Peygamberi eyle’ dedi. Allahü teâlâ, ‘Onların Peygamberi, kendilerinden’ buyurdu. Hazreti Mûsâ bu defa, ‘Yâ Rabbi. Benî Habîbin Muhammed’in ümmetinden kıl’ diye yalvarınca, Allahü teâlâ, ‘Yâ Mûsâ, sen önce geldin. Onlar sonra gelecekler. Fakat âhırette seninle onu bir araya getiririm’ buyurdu.”