Sual:
İmam-ı Rabbânî hazretleri, gençlikte yapılan ibadetlerin önemini
anlatırken, (Gençliğin kıymetini bilip, elden kaçırmamalı. İhtiyarlık
herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez.
Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, faydalı iş
yapılamaz) buyuruyor. Buradan, ibadetleri gençlikte yapmayıp,
ihtiyarlığa bırakmanın da caiz olduğu anlaşılabilir mi?
İmam-ı Rabbânî hazretleri, gençlikte yapılan ibadetlerin önemini
anlatırken, (Gençliğin kıymetini bilip, elden kaçırmamalı. İhtiyarlık
herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez.
Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, faydalı iş
yapılamaz) buyuruyor. Buradan, ibadetleri gençlikte yapmayıp,
ihtiyarlığa bırakmanın da caiz olduğu anlaşılabilir mi?
CEVAP: Kesinlikle caiz olduğu anlaşılmaz. Burada bildirilen şudur:
(Gençlikte,
nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet
yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin kapladığı,
kanın kaynadığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta
yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat
bilmeli, yapılacak iyi işleri yarına bırakmamalı deniyor. Yoksa farzı
geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler
vaktinde yapılır. Zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe
günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak büyük
günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra,
ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı
kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı
affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması
için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet
yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin kapladığı,
kanın kaynadığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta
yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat
bilmeli, yapılacak iyi işleri yarına bırakmamalı deniyor. Yoksa farzı
geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler
vaktinde yapılır. Zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe
günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak büyük
günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra,
ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı
kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı
affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması
için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
Farz
zaten tehir edilmez. Orada bildirilenler, nâfile ibadetlerdir. Haccın
durumu biraz farklıdır. Hac kendisine farz ise, sonraki yıllara
bırakması caiz değildir. O yıl gitmesi farzdır, gitmezse günah olur.
Eğer sonraki yıllarda hacca giderse, geciktirme günahı affolur. Ama yine
vaktinde yapma sevabına kavuşamaz. Farz olan oruç da böyledir. Bir
hadis-i şerif:
zaten tehir edilmez. Orada bildirilenler, nâfile ibadetlerdir. Haccın
durumu biraz farklıdır. Hac kendisine farz ise, sonraki yıllara
bırakması caiz değildir. O yıl gitmesi farzdır, gitmezse günah olur.
Eğer sonraki yıllarda hacca giderse, geciktirme günahı affolur. Ama yine
vaktinde yapma sevabına kavuşamaz. Farz olan oruç da böyledir. Bir
hadis-i şerif:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]
Her ibadeti zamanında yapmalı, yarına bırakmamalı. (Helekel-müsevvifun) hadis-i şerifi, (Tevbeyi ve iyi işleri sonraya bırakanlar helak oldu) demektir. (Mektubat-ı Rabbanî 1/133)