İlk Osmânlı sultânı

Osmân Gâzi, Ertuğrul Gâzi’nin küçük oğlu, Osmânlı devleti’nin kurucusudur. Ertuğrul Gâzi de hâlis bir mü’min idi.
Gözü pek bir zâttı.
Cesur kumandandı.
Babası Süleymân Şâh, aşîretiyle Orta Asya’dan çıkıp bu ellere geldi.
Fırat’ı geçiyordu.
Düşüp boğuldu.
Ertuğrul Gâzi, dörtyüz kadar bahadırla yola devam etti. Sultân Öyüğü’ne ulaştıklarnda, iki ordunun savaştığını gördüler.
Biri Moğollar idi.
Öbürü Selçuklular.
Selçuklu zordaydı.
“Zayıfa yardım, töremizdir” dediler.
Zayıfa destek verdiler.
Durum değişti.
Moğollar yenildi.
Selçuklu gâlib geldi.
Selçuklu hükümdârı Alâaddîn Keykûbât, Ertuğrul’a teşekkür için Söğüt’ü kışlak, Domaniç’i de yaylak verdi.
Ertuğrul uç beyi oldu.
Herkese şefkatliydi.
Herkesin duâsını alırdı.
Allah dostlarından istifâde ederdi.
Bir velîye misâfir oldu.
Geceyi orada geçirdi.
Tam yatacaktı ki, asılı “Kur’ân-ı kerîm” gördü kıble duvarında.
Saygısından yatamadı.
İki diz üzerinde sabahladı.
Bir ara uyuyakaldı.
Ve rü’yâ gördü.
Rüyâda kendisine;
“Ey Ertuğrul! Sen benim kitabıma hürmet ettin. Ben de, senin evlât ve ahfâdına bir devlet ve saltanat vererek ikrâm ederim” denildi.

Comments are closed.