Hiçbirimiz dünyaya kendi arzumuz ile gelmedik, kendi arzumuz ile de çıkmayacağız. Yüce Rabbimiz hepimize belli bir ömür ihsan buyurmuş, belli sayıda nefes takdir etmiştir. Nefeslerin sayısı tükenince hiçbir güç tek nefes daha aldıramaz.
İnsanoğlu yerküre üzerinde hayatını idame ettirebilmek için çetin bir mücadele verir. Meşakkatlerle karşılaşır, kâh üstesinden gelir, kâh yenilir.
Salgın hastalıklar, kazalar, yangınlar, yırtıcı ve zehirli hayvanlar, çığlar, seller, depremler, daha neler neler… Bunlar hep hayatımızı tehdit eder. Fakat bütün bu tehlikeler, insanın insana yaptığı kötülükler yanında nazar-ı dikkate alınmaz.
İnsan diğer canlılara nazaran üstün yaratılmıştır. Ancak bu kabiliyetini zaman zaman aleyhinde kullanmakta, kendi başına belâ olmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de insan için en büyük tehlike yine insandır.
Hatta zikrolunan tehlike çağımızda, önceki zamanlara nispetle daha da büyümüştür. Büyümeye de devam etmektedir. Haklı olarak insanlık âlemi insanlardan ürkmekte çekinmektedir.
Hâlbuki akılsız dediğimiz hayvanlar hemcinsleriyle sükûnet içinde yaşar. Aslan aslanlar arasında aslan değildir, kaplan da ininde kaplanlık yapmaz. Yırtıcılar kendilerinden olmayanlara saldırırlar.
ZEVK İÇİN KATLİAM!..
Gelgelim insan insana acımaz. Teknolojinin ilerlemesi ile yapılan nükleer silahlar tam bir felakettir. Herhalde atom bombasını keklik avlamak için yapmadılar. Bir anda şehirleri yakabilir, bitkileri kurutabilir, kadınları çocukları eritip buharlaştırabilir.
Sadece 2. Cihan Harbinde öldürülen insan sayısı 40 milyonun üstündedir. Eğer hesaplayabilsek Âdem aleyhisselamdan bugüne kadar yabani hayvanların parçaladığı insan sayısının bu rakamı bulmadığı görülecektir. Kaldı ki hayvan rızkı için parçalar, karnı tok ise kimseye dokunmaz. Gelgelelim insanlar menfaati için savaşır, öldürmekten zevk alırlar!
Manevi bağlardan yoksun, içinde Allah korkusu olmayan insan en büyük canavardır. İnsanların birbirinden farkı o kadar fazladır ki bu çeşitlilik başka hiçbir canlı türünde bulunmaz.
İnsan kadar şefkatli ve merhametli, insan kadar da zalim ve gaddar bir mahluk mevcut değildir.
İnsan hem çok güçlüdür, hem de çok aciz ve pek noksandır. Evet, bulutların üstünde uçabilir, yerin, denizlerin altına girebilir, dünyanın öbür ucundaki ile konuşup görüşebilir ancak gözün göremeyeceği kadar küçük bir mikroba yenilir. Günlerce yatağa mahkûm olur parmağını kıpırdatacak mecali kalmaz. Yine tırnak kadar bir akrep ölümüne sebep olabilir…
ÖNCE KARDEŞİME!
Yermük Muharebesi sona ermişti. Sağ ve sağlam kalan mücahitler, arkadaşlarının yardımına koştular. Hava sıcaktı, zemin çorak. Nasıl bir hararet, yaralılar “su, su” diye inliyor.
Mücahit kırbasındaki suyu yaralılardan birine uzatıyor, “bana değil ona ver” diye yanındaki arkadaşını işaret ediyor. Ona gidiyor o, diğer mümin kardeşini gösteriyor. Ona koşuyor, arkadaşım benden daha muhtaç diye kabul etmiyor. Arkadaşına dönüyor, şehid olmuş, geri dönüyor o da son nefesini veriyor. İlk yaralıya koşuyor ama yetişemiyor; üçü de ağızlarına yudum alamadan şehadet şerbetini içiyor…
Hasılı insan kadar kıymetlisi de yok, insan kadar adisi de!..
Yaratılmışların en efdali (eşref-i mahlukat) insandır. Yaratılmışların en kötüsü de (erzel-i mahlukat) yine insan!
İnsan fazilette meleklerden üstün olabilir. Nitekim nurdan yaratılan melekler, topraktan yaratılan Âdem aleyhisselama doğru secde ettiler. Çünkü alnında Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) nuru vardı.
Bir mümin salih amel işler, haramlardan sakınırsa meleklerden üstün olur. Melekler “ister istemez” iyidirler, nefsleri ve şeytanları yoktur, vakitlerini taatle geçirirler. İnsan ise bu iki azılı düşmanını yenebilmiş ve Rabbinin rızasını gaye edinebilmişse faziletlere erişir.
İnsan, hayvanlardan daha da aşağı olabilir. Kıyamet günü hesabı iyi çıkmayan cehennemlikler “Keşke insan olacağıma hayvan olsaydım!” diyecekler.
Hayvanlar mükellef olmadıkları için azap görmezler.
Gayesiz ve hedefsiz yaşayan, dünyadan ve dünyalıktan başka arzusu olmayan insan nasıl değerli olabilir ki?
Ayet-i kerimede “Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha da aşağıdırlar” buyuruluyor.