Müslümânlar hiçbir zamân, Hıristiyanların devamlı yaptıkları gibi, zorla veyâ maddî kazançlar vâdederek bir insanı Müslümân yapmaya teşebbüs etmemişlerdir. Kim isterse, seve seve Müslümân olmuştur. Tatlı, yumuşak, mantıkî, akla uygun sözlerle ve güzel ahlâk, iyi hareketlerle, gayr-i müslimlerin seve seve Müslümân olmalarına sebep olunmuştur. Zaten Bakara sûresinin 256. âyetinde meâlen;
(Dinde zorlama yoktur) buyurulmaktadır.
Bir gayr-i müslim, hiçbir zaman zorla Müslümân yapılmaz ve yapılmamıştır. Müslümân olmayanlar, İslâm devletinin himâyesi altında yaşamışlar ve Müslümânların bütün hak ve hürriyetlerine mâlik olmuşlardır. Kendi dinlerinin îcâblarını da serbestçe yapmışlardır. Bütün Müslümanlar, Peygamber efendimizin bütün Müslümânlara hitâben yazdırdığı şu mektupta bildirilenlere uymuşlardır. Mektûp şöyledir:
HIRİSTİYANLARA VERİLEN SÖZ
(Bu yazı, Abdullah oğlu Muhammed’in bütün Hıristiyanlara verdiği sözü belirtmek için yazılmıştır. Şöyle ki, Allahü teâlâ, kendisini rahmet ile müjdelemiş, insanlar üzerindeki emâneti muhâfaza edici kılmıştır. İşte bu Muhammed, bu yazıyı, Müslümân olmayan bütün kimselere verdiği ahdi tevsîk için kaleme aldırdı.
Her kim ki, bu ahdin aksine hareket ederse, ister sultân, ister başkası olsun Allahü teâlâya karşı isyân ve dîn-i islâm ile istihzâ etmiş sayılır ve Allahü teâlânın lânetine lâyık olur.
Eğer Hıristiyan bir râhib, papaz veyâ bir seyyâh, turist bir dağda, bir derede veyâ çöllük bir yerde veyâ bir yeşillikte veyâ alçak yerlerde veyâ kum içinde ibâdet için perhiz yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün milletimle berâber onlardan her türlü teklîfleri kaldırdım. Onlar benim himâyem, korumam altındadır.
Ben onları, başka Hıristiyanlarla yaptığımız ahidler mucibince, ödemeye borçlu oldukları bütün vergilerden affettim. Harâç vermesinler veyâ kalbleri râzı olduğu kadar versinler. Onlara cebretmeyin, zor kullanmayın. Onların dînî reîslerini makâmlarından indirmeyin. Onları ibâdet ettikleri yerden çıkartmayın. Bunlardan seyâhat edenlere mâni olmayın. Bunların manastırlarının, kiliselerinin hiçbir tarafını yıkmayın. Bunların kiliselerinden mal alınıp Müslümân mescidleri için kullanılmasın. Her kim buna riâyet etmezse, Allahü teâlânın ve Resulünün kelâmını dinlememiş ve günâha girmiş olur.
Ticâret yapmayan ve ancak ibâdet ile meşgûl olan kimselerden, her nerede olurlarsa olsunlar, cizye ve garâmet gibi vergileri almayın. Denizde ve karada, Şarkta ve Garbda, onların borçlarını ben öderim. Onlar benim himâyem altındadır. Ben onlara emân verdim.
Dağlarda yaşayıp ibâdet ile meşgûl olanların ekinlerinden harâç, vergi almayın. Ekinlerinden Beyt-ül-mâl, Devlet hazînesi için hisse çıkartmayın. Çünkü, bunların zirâati, sırf nafakalarını temîn etmek için yapılmakta olup, kâr için değildir.
Cihâd için adam lâzım olursa, onlara başvurmayın.
Cizye, varlık vergisi almak gerekirse, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, ne kadar malları ve mülkleri bulunursa bulunsun, yılda oniki dirhemden dahâ fazla vergi almayın. Onlara zahmet, meşakkat teklîf olunmaz.
Kendileriyle bir müzâkere yapmak îcâb ederse, ancak merhamet, iyilik ve şefkat ile hareket edilecektir. Onları, dâimâ merhamet ve şefkat kanatları altında himâye ediniz!
Nerede olursa olsun, bir Müslümân erkekle evli olan Hıristiyan kadınlara, fenâ muâmele etmeyin. Onların kendi kiliselerine gidip, kendi dinlerine göre ibâdet etmelerine mâni olmayın.
“İSYAN ETMİŞ SAYILACAKTIR”
Her kim ki, Allahü teâlânın bu emrine itâat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Allahü teâlânın ve Peygamberinin emirlerine isyân etmiş sayılacaktır.
Bunlara kilise tâmîrlerinde yardımcı olunacaktır. Bu ahidnâme, sözleşme, kıyâmet gününe kadar devâm edecek, dünyâ sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiçbir kimse bunun aksine bir harekette bulunamayacaktır.)
Netice olarak, Peygamber efendimizin, hicretin onuncu senesinde, Muharrem ayının üçüncü günü, Medîne’de Mescid-i nebide Alî bin Ebî Tâlib hazretlerine yazdırttıkları bu ahidnâmeye, sözleşmeye, bütün Müslümanlar, asırlar boyunca sâdık kalmışlar ve hiçbir zaman gayr-i müslimlere zor kullanmamışlar ve mahalle baskısı yapmamışlardır…