Seyyid Sâlih hazretleri bir zaman hastalandı. Bu, son hastalığıydı. Talebelerini toplayarak her biriyle vedalaştı…
Herkesle helâlleşti.
Vasiyetini bildirdi.
Kabriyle ilgili olarak;
“Kabrimi, ağabeyim Seyyid Taha hazretlerinin kabr-i şerifinin ayak ucuna kazın. Bizden sonra Seyyid Fehim’e tâbi olun” buyurdu.
Kur’ân-ı kerim okunuyordu.
“Allah!” deyip vefat etti…
Sevdiklerine kavuştu…
Vasiyetini aynen yaptılar.
Kabrini, hocasının ayak ucuna kazdılar. Şimdi bu iki kabrin üç taşı vardır. Yani Seyyid Taha hazretlerinin kabrinin ayak ucundaki taş, Seyyid Sâlih hazretlerinin baş taşıdır.
● ● ●
Bu zat bir gün sevdiklerine “Bu dinde en zor iş, doğru yolu bulduktan sonra hep o yolda kalmak, sebat etmek, o yoldan hiç ayrılmamaktır” buyurdu.
Ve ilâve etti:
“Hud suresinde, Efendimize ‘Emrolunduğun doğru yolda yürü, o yoldan ayrılma!’ mealindeki âyet-i kerime inince, Efendimiz aleyhisselâm ‘Hud suresi, sakalıma ak düşürdü’ buyurdular.”
● ● ●
Bir gün de “Kardeşlerim! İki şey olmasaydı, dünyada yaşamaya değmezdi” buyurdu.
“Onlar nedir?” dediler.
Buyurdu ki:
“Biri; seher vakitlerinde tövbe istiğfar etmek, öbürü, ‘Allah dostlarıyla’ beraber olmaktır.”