Karanlık gece yol görünmüyor

Gözümü bir açtım ki otobüsteyim… Camdan dışarı baktım her taraf sis içinde… Allah’ım neredeyim ben?

Kendime geldim… Beynimi toparladım… Tabii ya, bugün akşamüzeri kardeşimle İstanbul’a dönüyorduk. Minibüsümüz Bolu’ya 20 km mesafede yolda kalmıştı. Ben para bulmak için İstanbul’a gitmiştim. Para bulup dönüyordum.
Fırladım yerimden. Muavine baktım, horul horul uyuyor… Yolcular yine öyle… Gittim şoförün yanına:
-Kaptan Bolu’yu geçtik mi?
Şoför pervasız cevapladı:
-Bolu mu kaldı?
-Neredeyiz şu an?
-Ne bileyim ben gidiyoruz işte…
-Ya kardeşim benim aracım yolda kaldı.
-Bana ne? Ben mi düşüneceğim senin aracını?
-Şu an neredeyiz diyorum.
-Ne bileyim ben. Git başımdan…
Şoförün bu ters cevabı beni zıvanadan çıkarttı… O an öfkeden gırtlağını sıkacak oldum:
-Durdur şu otobüsü.
-Ne diyorsun sen!
-Durdur diyorum… İneceğim… Durdursana…
Üzerine hamle yaptım… O da sinirden bir tuhaf oldu… Öfkeyle bastı frene, çekti sağa:
-Defol git…
-Sen de defol git…
Otobüs bastı gitti… Benim de aklım başıma yeni gelmişti… Zifiri karanlıkta dağ başında inmiştim otobüsten… Neredeydim? Burası neresiydi? Kardeşim ne tarafta kalmıştı? Onun bulunduğu yeri geçmiş miydim? Yoksa ileride bir yerde miydi?
Allah’ım ben ne yaptım? Niye bir öfkeme kapılıp hemen indim… En azından bir benzin istasyonunda falan inseydim… Ben şimdi ne yapacağım?
Gelip geçen araçlar beni karanlık sisli ortamda son anda fark edince bir korna çalıyorlar ki ürpertiden tüylerim diken diken oluyor… Ne yapmalıydım? Geri mi gitmeliydim, ileri mi? Hangi yöndeki arabaya el edeceğim? Gecenin bu karanlığında kim beni arabaya alır?
Açlıktan ayakta duramıyorum… Elimdeki poşeti hatırladım… Topkapı’da otobüse binerken yarım ekmek köfte almıştım bir seyyar satıcıdan… Bari karnımı doyurayım dedim. Köfte paketini bir açtım ki leş gibi kokuyor… Bu nasıl insanlık, bu nasıl esnaflık?.. Yiyemedim tabii. Bıraktım yolun kenarına…
Gözüme kestirdiğim istikamete doğru çaresiz, üzüntülü ve pişman bir halde yürümeye başladım… Dağ başında meçhul bir istikamete gece yarısı yaya olarak yürümek…
Yürü yürü yürü… Gözüme yolun taa uzak ufkunda bir ışık gözüküyor… Orayı hedefliyorum… Artık üç saatte mi giderim beş saatte mi bilmiyorum… Arada bir el kaldırıyorum geçen otobüslere falan kimse almıyor… Yürü babam yürü…  Uzaklardan köpek sesleri gelmeye başladı… Yüreğim ağzıma geldi…
Kardeşim şimdi ne halde? Birbirimizle haberleşme imkânımız yok… Ah ben ne ettim de bir öfke ile rastgele dağ başında indim. Ne büyük bir hata ettim ben?.. (Devamı yarın)

Comments are closed.