Kelam Âlimi Ebû Bekr Cüzcânî

Ebû Bekr Cüzcânî hazretleri kelam ve Hanefî fıkıh âlimlerindendir. Horasan’da Cûzcân’da doğdu. İlk tahsilinden sonra Bağdad’a giderek zamanın büyük âlimlerinden fıkıh ve kelam dersi aldı. Ebû Nasr İyâdî ile Ehl-i sün­net itikadı mezheb imamlarından Ebû Mansûr Mâtüridî hazretleri, Cûzcânî’nin en meşhur talebeleridir. Cûzcânî hazretleri, dokuzuncu yüzyılın ikinci yansında vefat et­ti.

Bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlânın birinci emri (Îman) etmektir. Birinci yasak ettiği şey de (Küfür)dür. Îman demek, Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlânın son Peygamberi olduğuna inanmaktır. Allahü teâlâ, Ona emirlerini ve yasaklarını Arabî olarak (Vahy) etmiştir. Yâni bir melek vâsıtası ile bildirmiş, O da bunların hepsini insanlara anlatmıştır. Allahü teâlânın Arabî olarak bildirdiklerine (Kur’an-ı kerim) denir. Kur’an-ı kerimin hepsi yazılı kitaba (Mıshaf) denir. Kur’an-ı kerim, Muhammed aleyhisselâmın sözü değildir. Allah kelâmıdır. Hiç bir insan öyle düzgün söyleyemez. Kur’an-ı kerimde bildirilenlerin hepsine (İslâmiyet) denir. Hepsine inanan insana (Mümin) ve (Müslüman) denir. Birini bile beğenmemeye, îmansızlık, yâni (Küfür) denir.
Kıyâmete, cinnin, meleklerin var olduklarına, Âdem Peygamberin, bütün insanların babası olduğuna ve ilk Peygamber olduğuna inanmak, yalnız kalb ile olur. Bunlara, (Îtikat) ve (Akâid) bilgileri denir. Beden ile ve kalp ile yapılacak ve sakınılacak şeylere ise, hem inanmak, hem de yapmak veya sakınmak lâzımdır. Bunlara (Şeriat) bilgileri denir. Bunlara inanmak da îman olur. Bunları yapmak ve sakınmak, (İbâdet) olur. Niyet ederek şeriate uymaya (İbâdet) yapmak denir. Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına (Ahkâm-ı ilâhiyye) denir. Emredilenlere (Farz), yasak edilenlere (Haram) denir.

Görülüyor ki, ibâdetlerin, vazîfe olduğuna inanmayan, önem vermeyen (Kâfir) olur. Bunlara inanıp da, yapmayan kâfir olmaz. Buna (Fâsık) denir. İslâm bilgilerine îman edip de, elinden geldiği kadar yapan mümine, (Sâlih Müslüman) denir. Allahü teâlânın rızasını, sevgisini kazanmak için, şeriate uyan ve bir mürşidi seven Müslümana (Sâlih) denir. Allahü teâlânın rızasını, sevgisini kazanmış olana (Ârif) veya (Velî) denir. Başkalarının da, bu sevgiyi kazanmalarına vâsıta olan velîye (Mürşid) denir. Bu mübârek, seçilmiş insanların hepsine (Sâdık) denir. Bunların hepsi sâlihdir.

Comments are closed.