Yûsuf bin Alî el-Hüzelî hazretleri kıraat âlimidir. 403 (m. 1013)’de Cezayir’deki Biskra’da doğdu. Kıraat tahsili için Mısır, Hicaz, Şam, Irak, İsfahan, Horasan, Mâverâünnehir ve Türk dünyasını gezdi. 465 (m. 1073)’de Bağdad’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde Bekâra sûresi 153. âyetinde meâlen buyurdu ki: “Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir” 197. âyetinde de meâlen şöyle buyurdu: “Muhakkak ki, azığın en hayırlısı takvâdır. Ey aklı tam olanlar, benden korkunuz.” Âl-i İmrân sûresi 200. âyetinde de meâlen şöyle buyurdu:
“Ey îmân edenler! Din uğrundaki eziyetlere sabredin ve düşmanlarınızla olan savaşlarda üstün gelmek için sabır yarışı yapın. Sınır boylarında cihâd için nöbet bekleşin ve Allahdan korkun ki, felah bulasınız.” “Sabrediniz” buyurması, belâlara sabretmeye işârettir. Belâlara sabretmek insanın husûsiyetlerindendir. Hayvanlarda ve meleklerde sabır olmaz. Hayvanlarda şehvet ağır bastığından ve bu şehvete sabretmek için akılları olmadığından, onlarda sabır yoktur. Meleklerde ise şehvet yoktur. Onlar, Allahü teâlânın cemâline âşık olmuşlardır. Sabretmek, Allahü teâlânın hükmüne râzı olmaktır. Kalb bir şeye meylettiği zaman, yüzünü yüce âlemden çevirir. Nitekim Âdem aleyhisselâmın kalbi Cennete meyledince, Allahü teâlâ Cenneti ona mihnetli kıldı. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Sabır benim azığımdır” buyurdu. Sabırdan maksâd takvâdır. Takvâdan maksâd sakınmaktır. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Kul, harama düşerim diyerek şüpheli şeylerden kaçınmadıkça, takvâ derecesine erişemez.”
Ca’fer-i Sâdık hazretleri şöyle buyurmuştur. “Takvâ, kalbde Allahü teâlânın sevgisinden başka bir şey bulundurmamaktır.” Takvânın üç alâmeti vardır: 1- Her halükârda Allahü teâlânın rızâsını aramaktır. 2- Her işte Allahü teâlâya dönmektir. 3- Her durumda dosdoğru olmaktır.
Bunun için, kişinin rahatlığı yakîndedir. Şerefi tevâzudadır. Saadeti, kurtuluşu İslâmdadır. Akıllılığı dindedir. Eğer dünyanın bütün belâları onun üzerine gelse “Âh” bile demeyen; vefadan, cefâdan, acıdan, zenginlikten ve her çeşit nimetten dolayı değişmeyen, mağrur olmayan ve bunların karşısında hep aynı kalan kimse sabırlıdır. Bilakis o, kendini belâ mancınığına kor ve kaza denizine atar. Sonundan hiç endişe etmez.