İmâm-ı âzam hazretlerinin cenazesini yıkayan kimse; – Ey Nûman! Allah sana çok rahmet eylesin ki, otuz yıl, ilim için gayret ettin. Kırk sene müddetle yatağa yatıp uyumadın. Her ânını dîne İslâmiyete hizmetle geçirdin, dedi.
Ve ilâve etti:
– En çok ilim sâhibi, en çok ibâdet eden ve iyi huylara en çok sahip olan sendin…
Elli bin kişi geldi cenazesine.
Cenaze namazı, tâ ikindi vaktine kadar devam etti. İnsanlar, grup grup geldiler. Namazını kılıp, rahmetle yâd ettiler yüksek zâtını.
O vefat edince, bâzı âlimler;
– Ey mü’minler! Dînin büyük direği yıkıldı. O, ilmin ışığıydı ve bugün söndü. Onun vefatıyla dünya karanlık oldu, dediler.
Nitekim Peygamber Efendimiz aleyhisselâm, bir hadîs-i şerîfinde; (Yüzelli hicrî senesinde dünyanın zîneti gider) buyurdu.
Çok âlimler;
– Bu hadîs-i şerîf, İmâm-ı âzam hazretlerini bildiriyor, demişlerdir.
ALLAHIN RAHMETİ BOLDUR
Bir gün, bâzı Müslümanlar;
– En büyük felâket nedir efendim? diye sordular bu zâta.
– Küfür’dür, buyurdu.
– En büyük nîmet nedir efendim?
– Doğru îmân etmek’tir. Îmân o kadar kıymetlidir ki, Allahü teâlâ bunun mükâfatını dünyada vermiyor.
– Neden efendim?
– Çünkü dünya buna müsâit değildir.
– Fâni olduğu için mı efendim?
– Evet. Cenâb-ı Hak, îmân etmenin mükâfatını Cennette verecek. Çünkü Cennet sonsuzdur, elden çıkmaz. Eğer dünyada verseydi, biter yok olurdu.