Kıvâm-üs-Sünne

Kıvâm-üs-Sünne İsmâil Cevzî rahmetullahi aleyh, tefsîr, hadîs ve lügat âlimlerinin meşhûrlarındandır. 475 (m. 1082)’de İran’da İsfehan’da doğdu. 535 (m. 1141)’de vefât etti. “Kitab-ül-Hucce fî beyân-il-muhacce” adındaki eserinde buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet i’tikâdının özeti faslı: Resûlullah efendimizden (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) sonra insanların en üstünü ve en hayırlısı, Hazreti Ebû Bekr’dir. Sonra Ömer-ül-Fârûk, sonra Osmân-ı Zinnûreyn ve sonra Aliy-yül-mürtezâ’dır (radıyallahü anhüm). Bu dört büyük zât, insanları hidâyete götüren Hulefâ-i râşidîn olup, zamanındaki mü’minler tarafından herbirine halife olarak bî’at edilmiştir. Bî’at edildiği günde halifeliğe onlardan daha lâyık bir kimse yoktu. Resûlullah, on kişinin Cennetlik olduğunu haber verdi. Bunlar Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talhâ bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Sa’d bin Zeyd ve Ebû Ubeyde bin Cerrâh’dır. (radıyallahü anhüm)
Hazreti Ebû Bekr’in kızı Âişe-i Sıddîka (radıyallahü anha), Resûlullahın mübârek hanımıdır. O, bütün kirlerden uzak ve her türlü şüpheden temizdir. Resûlullahın bütün hanımları, mü’minlerin tertemiz olan anneleridir. Hazreti Mu’âviye bin Ebî Süfyân, Allahtan gelen vahyin kâtibi ve O’nun emîn saydığı bir kimsedir. Peygamberimizin kayınbirâderi olup, mü’minlerin dayısı sayılırdı…
Bu nizâmı yaratan Allahü teâlâ, (Hayy) diri, (Âlim) bilici, (Kadir) gücü yetici, (Mürid) dileyici, (Semî’) işitici, (Basîr) görücü, (Mütekellim) söyleyici ve (Hâlık) yaratıcıdır…
Allahü teâlâyı mü’minler âhırette, cihetsiz olarak ve karşında bulunmayarak ve nasıl olduğu anlaşılmayarak ve ihâtasız, yanî bir şekilde olmayarak görecektir. Nitekim Peygamberimiz, “Kıyâmet günü Rabbinizi, ondördüncü Ay’ı gördüğünüz gibi görürsünüz” buyurdu. Allahü teâlâ da, Kıyâmet sûresinin 22 ve 23. âyet-i kerîmelerinde meâlen; “Kıyâmet gününde (Peygamberlerin, evliyânın ve mü’minlerin) yüzleri parıldayıp ışık saçarlar. (Onlar) Rablerini (perdesiz) görücüdürler. (Cennet ehli, dâima hûrîler ve gılmânlar ile ni’met, rahat ve huzûr içinde olup, sabah ve akşam Allahü teâlânın cemâlini görmekle zevklenip, neşelenirler. O seçilmişlerin zikirleri; “Ey Allahım! Ben, senden, kerîm olan zâtını görmeyi istiyorum” diye yalvarmaktır)” buyurmaktadır.

Comments are closed.