Osmanlı Devleti’nin ilk devirlerindeki kadıaskeri ve kadılarından olan ve uzun bir ömür sürdüğü için “Koca Efendi” lakabı verilen Kâdı Mahmûd Efendi, Eskişehir’de doğdu. Zamanının en önde gelen âlimlerinden oldu. Orhan Gazi onun nâmını duydu, Bursa’ya davet etti ve kırk yıl civârında kadılık ve kadıaskerlik yaptıktan sonra vefât etti. Torunu, Kâdızâde-i Rûmî diye meşhûrdur. Koca Efendi, vefatından kısa bir zaman evvel bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, insanları zayıf ve muhtaç yarattı. Giyecek, yiyecek, barınacak, düşmandan korunmak gibi ve daha nice şeylere muhtaçdırlar. Bir kimse, kendi ihtiyaçlarını yalnızca hazırlayamaz. İnsanların ortaklaşa çalışmaları, birlikte yaşamaları lâzımdır. Medenî, yâni birlikte yaşayabilmek için, adalet lâzımdır. Çünkü herkes muhtaç olduğuna kavuşmak ister. Bu arzuya, (Şehvet) denir. Arzu ettiğini başkası alırsa, alana kızar. Aralarında çekişme, zulüm, işkence başlar. Topluluk parçalanır. Toplulukta, alışverişi düzenlemek, adaleti sağlamak için, çok şey bilmek lâzımdır. Bu bilgiler, birer kanûndur. Bunların en âdil olarak bildirilmesi lâzımdır. Bunları hazırlamakta da anlaşamazlarsa, yine karışıklık olur. Bunun için, insanların üstünde bir âdil varlığın hazırlaması lâzımdır. Bunun teklîflerine uyulması için, güçlü kuvvetli olması ve teklîflerin ondan geldiğinin anlaşılması lâzımdır. Bunu anlatan, inandıran da, ancak mucizelerdir. Kendi zevklerine, şehvetlerine düşkün olanlar ve kendilerini başkalarından üstün görenler, İslâmiyetin ahkâmını beğenmezler. Bu ahkâma uymak istemezler. Başkalarının haklarına saldırır, günah işlerler. İslâmiyete uyana sevap, uymayana azâb olacağı bildirilince, İslâmiyetin düzeni kuvvetli olur. Bunun için, ahkâmı koyanın, cezâyı verecek olanın tanınması lâzımdır. Bunun için de, ibâdet yapılması emrolundu. Her gün ibâdet yaparak, O hâtırlanır. İbâdet, Onun varlığını ve Peygamberini ve âhiretteki nîmetleri ve azâbları tasdik etmekle, inanmakla başlar. Bunlara inanmakla ve ibâdetleri yapmakla, üç şey hâsıl olur:
Birincisi, insan, şehvetine uymaktan kurtulur. Kalb, ruh temizlenir. Gazab edilmez, yâni öfkelenilmez. Şehvet ve gazab, yaratanı hâtırlamaya mani olurlar. İkincisi, insanda, maddeler üzerinde yapılan tecrübeler ile ve his organları ile hâsıl olan bilgilerle ilgisi olmayan başka bilgiler, zevkler hâsıl olur. Üçüncüsü, iyilere nîmetler, kötülük yapanlara azâb yapılacağı düşünülünce, insanlar arasında adalet hâsıl olur.