O da insan, biz de insanız

Ali Osman Efendi (rahmetullahi aleyh), insanlara doğru yolu anlatmak için köy köy dolaşırdı. Bir gün Ladik’e ders vermek için gidiyordu. Yanında bir talebesi de vardı. Ama ihlası azdı. Şeytan ona yanaştı. Kalbine vesvese verdi. O anda hocası için “Ne yani, o da insan, biz de insanız” gibi fasit bir düşünce…

Devamını oku

Büyük bela gelmesin diye!

Tokat evliyasından Ali Osman Efendi Erbaa zelzelesi olmamıştı ki bir gün evden çıktı. Atını çözüp bindi. Erbaa’dan ayrıldı. O sırada herkesin Deli Mehmed diye bildiği bir meczup, bu zatın arkasından: “Tutun, yakalayın onu! Erbaa zelzelesini mühürledi gidiyor!” diye bağırdı. *** Bu, deli bilinirdi. Meczup biriydi. Onun için sözlerini dikkate almadılar.…

Devamını oku

Seni, benden kim kurtarır?

İslam’ın ilk günlerinde iman edenler pek az olup müşrikler Resulullah Efendimiz’i öldürmek için fırsat kolluyorlardı. Bir gün Efendimiz bir ağaç altında yatıyordu. Müşriklerden biri Onu gördü. Güçlü kuvvetli bir pehlivandı. Efendimize düşmandı. İçinden: “Bu fırsat kaçmaz!” dedi Kılıcını kavradı. Sessizce yaklaştı. Ve kılıcını kaldırıp: “Seni, benden kim kurtarır?” diye haykırdı.…

Devamını oku

Dolunay odasına girmişti

Efendimiz’in hanımlarından Hazret-i Safiyye, Hayber’de, neslinin üstünlüğü, güzelliği ve iyi ahlakıyla herkesçe beğenilirdi. Biriyle nişanlanmıştı. Sonra bundan ayrıldı. Başkasıyla evlendi. Başkası dediğimiz kişi, Hayber’in en meşhur kalesinin kumandanı ve çok zengin olan Kinane bin Hakik idi. Kinane ile evliyken bir gece uyudu. Bir rüya gördü. Çok duygulandı. Rüyasında gökyüzünde bulunan…

Devamını oku

Resulullah’ın son hanımı

Sevgili Peygamberimizin muhterem hanımlarından Hazret-i Meymune önce biriyle evliydi. Sonra ondan ayrıldı. Başkasıyla evlendi. Bu da vefat edince dul kaldı. Resulullah Efendimiz, Zilkade ayında umre niyetiyle yola çıktı. Bir mevkiye geldiler. Hazret-i Abbas’ı gördüler. Hazret-i Abbas: “Yâ Resulallah! Meymune binti Haris dul kaldı. Onu hanımlığa alsanız olmaz mı?” diye arz…

Devamını oku

Resulullahın gözyaşları!..

Efendimiz’in, Hazret-i Mariye’den İbrahim adında bir oğlu dünyaya geldi ve bir köyde sütanneye verildi. Efendimiz, oğlunu ziyaret için sık sık bu köye gider, onu şefkat ve merhametle severlerdi. Bir gün yine gittiğinde ruhunu teslim etmek üzereyken gördü. Kucağına aldı. Bağrına bastı. Saçlarını okşadı. Sevdi, öptü, vefat edince de “Yâ İbrahim!…

Devamını oku