Mum vârislerin oldu

Allah dostlarında Hamdun-ı Kassar (rahmetullahi aleyh), bir gece vefat etmek üzere olan hasta bir dostunu ziyarete gitti. Yanında bulunurken hasta vefat etti. Hamdun-ı Kassar kalktı. Yanan mumu söndürdü. Sebebini sordular. “Şu andan itibaren mum vârislerin oldu. Onlarınsa mumu kullanmamıza izin verip vermeyeceklerini bilemiyoruz” buyurdu. *** Hamdun-ı Kassar hazretlerinin yüksek derecesi,…

Devamını oku

Hediyeyi kime verdin?

Bir veli zat, birinin eline kıymetli bir hediye verip “Bunu, mektebin en güzel talebesine ver” buyurdu. Adam “Peki efendim” dedi. Ve çıkıp o mektebe gitti. Kendi oğlu da oradaydı. Yüzlerce çocuk vardı. Ama kendi oğluna verdi o hediyeyi. ¥ ¥ ¥ Geri geldiğinde o veli sordu: “Hediyeyi kime verdin?” “Kendi…

Devamını oku

Gözleri sürmeliydi

Efendimiz (aleyhisselam) dedesini kaybedince, amcası Ebu Talib’in evinde kalmaya başladı. Ebu Talib’in çocukları, sabahları saçları dağınık, gözleri çapaklı hâlde kalkarken Efendimiz, cennet kokan saçları taranmış olarak kalkıyordu yatağından. Gözleri sürmeliydi. Yüzü pırıl pırıldı. ¥ ¥ ¥ Ebu Talib’le aziz yeğeni sahraya çıkmışlardı bir gün. Hava çok sıcaktı. Epey yol yürüdükten…

Devamını oku

Sarhoştan ders aldı

Hakim Senai (rahmetullahi aleyh), evliyanın büyüklerinden Yusuf-i Hemedani hazretlerini tanımadan önce Sultanın hizmetinde bulunup onu metheden şiirler yazardı. Sonra bunu bıraktı. Sebebi de şu idi: ¥ ¥ ¥ Gazneli Mahmud, Hindistan taraflarını fethetmek için sefere hazırlanırken Hakim Senai de Sultan Mahmud’a yazdığı bir kasideyi kendisine götürüyordu. Yolda bir meyhanenin önünden…

Devamını oku

Yetiş yâ pîr!

Türkistan velilerinden Halife-i Kızılayak (rahmetullahi aleyh), Zahir Şah zamanında gözleri görmez olmuş, tedavi için Kabil’e gitmişti. Onu bizzat Zahir Şah karşıladı. İltifatlar etti. Elini öpüp şöyle anlattı: *** “Henüz Şah olmamıştım. Babam sağdı. Bir gün av için Kabil’den uzaklaşıp uzak bir yere gittim. Heyecanla av peşinde koşarken atımla birlikte büyükçe…

Devamını oku

Çok ağlardı

Halife-i Kızılayak (rahmetullahi aleyh), çocukları çok severdi. Bazan torunlarını önüne alıp onları hem sever, hem de hıçkırarak ağlardı. Öyle ki gözyaşları sakalının ucundan damlardı. Sebebini sordular. Derinden bir ‘âh’ dedi. Ve kederli olarak: “Bunlar büyüyünce İslam’ı yaşayabilecekler mi, kendilerini cehennemden kurtarabilecekler mi? Ya İslam düşmanlarına aldanır da cehennemde yanarlarsa diye…

Devamını oku