Ciğer kebabı yermişsin!

Bir gün Sahabe-i güzinden bazıları, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in huzurlarına varıp “Yâ Resûlallah! Ebu Bekir, evinde ciğer kebabı yer, lakin bizi davet etmez” dediler. Onu şikâyet ettiler. Efendimiz dinledi. Ve onlara “Bir daha böyle yaparsa bana haber veriniz. Birlikte evine gidip sebebini kendisinden soralım” buyurdu. * Ertesi gün oldu. Yine onun…

Devamını oku

Rûme kuyusunu satın aldı

Medine-i Münevvere’de bir Yahudi’nin, ağzı örülü bir kuyusu vardı. Suyu gayet tatlıydı. Ve suyunu satardı. Resul-i Ekrem “Rûme kuyusunu kim satın alır da kendi kovasını Müslümanların kovası ile bir tutarsa cennetteki kovası bundan hayırlı olur” buyurdu. * Hazret-i Osman bunu işitti. Gidip o Yahudi’yle pazarlık etti. Yahudi, kuyunun tamamını satmayınca,…

Devamını oku

Allahü teâlâ ikram etmek isterse…

Enes bin Malik hazretleri der ki: Resulullah Efendimiz’in huzuru şeriflerinde oturmuştuk. O sırada Hazret-i Ali (kerremallahü vecheh) geldi. Ve en geride oturdu. Efendimiz onu gördü. Yanına çağırdı. Ve önüne oturtup “Yâ Ali! Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri, seni dört hasletle benden faziletli kıldı” buyurdu. * Hazret-i Ali bunu işitti. Hemen…

Devamını oku

Her kim Ali’yi kötülerse

Said bin Cübeyr hazretleriyle Abdullah bin Abbas (radıyallahü anhüma) el ele tutuşmuş bir yere gidiyorlardı. Zemzem kuyusuna geldiler. Orada bazı kimseler Hazret-i Ali’yi kötülüyorlardı. O yerde durdular… İbni Abbas yaklaştı. Ve onlara sordu ki: “Allahü tebareke ve teâlâ hazretlerine ve Resulüne yaramaz sözler söyleyen kimdir?” * Onlar şaşırdılar. Ve dediler…

Devamını oku

En çok onu severdi

Hazret-i Fatıma-tüz Zehra (radıyallahü anha), Resulullah Efendimiz’in, Hazret-i Hatice’den olan dört kızından en çok sevdiğidir. İmam-ı Hasen ve İmam-ı Hüseyin (radıyallahü anhüma) küçükken hastalanmışlardı. Hazret-i Ali ve Fatıma-tüz-Zehra ile hizmetçileri Fıdda; çocuklar iyi olursa üç gün oruç tutmayı adadılar. * Çocuklar sıhhat buldu. Onlar da ilk orucu tuttular. İftar zamanı…

Devamını oku

Kureyş’i sana havale ediyorum!

Abdullah İbni Mes’ud (radıyallahü anh) der ki: Resulullah’ın Kureyş’e beddua ettiğini hiç işitmedim. Yalnız bir gün Kâbe-i şerif yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil oradaydı. Yandaşları da vardı. O esnada bir kişi geldi ve sürüklediği bir deve işkembesini oraya bırakıp geri gitti. Ebu Cehil bunu gördü. O işkembeye baktı. Yandaşlarına döndü.…

Devamını oku