Adağını yerine getir!

Abdülmuttalib, yıllar önce “Yâ Rabbî! Bana on oğul verirsen birini senin için kurban edeceğim” diye nezr etmişti. Üzerinden yıllar geçti. Nihayet on oğlu oldu. Onların içinde de en fazla Abdullah’ı seviyordu. Çünkü Nur-u Muhammedî onun alnında parlıyordu. * Bir gece rüyasında “Ey Abdülmuttalib! Adağını yerine getir!” diye bir ses duydu.…

Devamını oku

Dur! Kesme sakın!

(Dünden devam) Abdülmuttalib tam bıçağı çalıyordu ki Kureyş’ten biri, kendisine, “Dur! Kesme sakın. Böyle yaparsan âdet olur, herkes oğlunu nezredip keser” dedi. O da “pekâlâ” dedi. Ve kesmedi. Güngörmüş bir âlime gidip yaptığı adağı ve gördüğü rüyaları ona arz etti. * Âlim sordu: “Sizde bir insan diyeti ne kadardır?” “On…

Devamını oku

Hiç hareket etmeyiniz!

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), seher vaktinde mescid-i şerifte namaz kılmaya giderken Ebu Lü’lü adında bir Yahudi bir rivayette karanlıkta bıçakla vurup mübarek karnına sapladı. Altı yerinden yaraladı. Eshab bunu gördüler. Üzülüp ağlaştılar. Ve o kâfiri yakalayıp katlettiler. Sonra Hazret-i Ömer‘i o mahalden alıp evine getirdiler. Cerrah gelip gördü. Yaraları dikti.…

Devamını oku

Onun rızâsı ile defnolayım

(Dünden devam) Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), oğlu Abdullah’a, “Cenazemi kıldıktan sonra tekrar Âişe-i Sıddîka’nın huzuruna var, Ravda’ya defnim için ondan izin iste. Zira evvelce benden utanıp izin vermiş olabilir” buyurdu. Sonra ayağa kalktı. Abdest alacaktı. Hareket edince dikilen yerler söküldü. Ve yere düştü. Dostlarına, “Elveda! Hakkınızı helâl edin. Tekrar görüşmemiz…

Devamını oku

Bak, Levh-i mahfuzu görürsün

Osman bin Affan (radıyallahü anh), Kur’ân-ı azîmüşşânın yazılma işi ile uğraşırken bir Cuma günü Cuma namazını kıldıktan sonra mübarek ellerini kaldırmış dua ediyordu. O ara yanına biri geldi. Ve ona bir şeyler dedi. Hatta uygunsuz sözler de söyleyip “Ey Vahiy kâtibi! Sure-i Tebbeti, fazileti bakımından sure-i İhlas’tan önce yazmak layık…

Devamını oku

Bu arslan nedir?

Resul-i Ekrem Efendimiz Mirac-ı şerife çıktıkları zaman dördüncü gökte bir arslan gördü ki azameti ve heybeti dil ile anlatılamaz. Merak etmişlerdi. Hazret-i Cibril’e döndüler. Ve “Yâ kardeşim Cebrail! Bu arslan nedir?” diye sordular. O da arz etti ki: “Yâ Resulallah! Yabancı değildir. Hazret-i Ali’nin ruhaniyetleridir. Mübarek parmağınızdan yüzüğünüzü çıkarıp ağzına…

Devamını oku