Muhammedin dîninden dön!

Hazret-i Osmân bin Affân “radıyallahü anh” îmâna geldikten sonra, amcası düşman olup çok eziyyet yaptı. “Muhammedin dîninden dön!” diye o kadar eziyyet yaptı ki, anlatmak mümkin değildir. Çok zâlim idi. Bir gün yine; “Haydi Muhammedin dîninden dön. Yoksa sana eziyyetten geri durmam” dedi. Hazret-i Osmân “radıyallahü anh”; “Ey amca! Bu…

Devamını oku

Yağmur ümidiyle tekrar çıktılar.

(Dünden devam) Âd kavminin reisi Halecân azâb-ı ilâhî olan kasırgadan kaçıyor, bir taraftan da; “Bu rüzgâr beni dize getirmeseydi, ben onu dize getirirdim” diyordu. Ortalık biraz sâkinleşti. Yağmur ümidiyle tekrar çıktılar. Hûd Nebî onları gördü. Kendi kendine; “Herhâlde uslandılar, îmân etmeye geliyorlar” diye düşündü. Ama öyle olmadı. İnada devam ettiler.…

Devamını oku

Kendine yazık ediyorsun

(Dünden devam) Âd kavmi yedi gece sekiz gün, bu kum yığınlarının altında inlediler. Allahü teâlâ emretti. Rüzgâr kumları aldı. Hepsini denize attı. Reisleri Halecân henüz helâk olmamıştı. Hazret-i Hûd onu görüp; “Ey Halecân! Bile bile ebedî felâkete gidiyorsun. Gel, müslüman ol! Ancak bu şekilde kurtulursun” buyurdu. Halecân sordu: “Müslüman olursam,…

Devamını oku

Yüzüğe Lâ ilâhe illallah yazdır

Birgün sultân-ı kevneyn ve Resûl-i sekaleyn “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretlerine bir gümüş yüzük hediyye getirdiler. Resûl-i Ekrem “aleyhisselâm” Hazretleri, onu Hazret-i Ebû Bekr’e verip; “Yâ Sıddîk! Var, bunu bir kuyumcuya götür. Üzerine Lâ ilâhe illallah yazsın” buyurdu. Hazreti Ebû Bekr “radıyallahü anh” Onu kuyumcuya götürüp; “Bu yüzüğün üzerine “Lâ…

Devamını oku

Sen fazla yazdırmışsın

(Dünden devam) Resûl-i Ekrem hazretleri, yüzüğün kaşına bakıp gördü ki, “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah, Ebû Bekr-i Sıddîk” kazılmış. Hazreti Ebû Bekr’e “radıyallahü anh”; “Yâ Sıddîk. Bu yüzüğün kaşına yalnız Lâ ilâhe illallah kazdır, demiştim. Sen fazla kazdırmışsın. Sebebi nedir?” dedi. O anda hazret-i Cibrîl geldi. “Yâ Resûlallah! Hak teâlâ…

Devamını oku

Yâ Rabbî, sen her şeyi biliyorsun

(Dünden devam) Hûd âleyhisselâm, kavminin yola gelmeyeceklerini anlayınca, suyu tatlı olan Vâdi-i Nûh denilen yere geldi. Abdest aldı. Namaz kıldı. Sonra el kaldırıp; “Yâ Rabbî, sen her şeyi biliyorsun. Ben onlara teblîğ ettim. Azâb ile korkuttum, fakat îmân etmiyorlar. Ey Rabbim! Sen onlara uyarıcı bir musîbet ver. Ola ki îmân…

Devamını oku