Güyâ yıldıracaklardı!

Müşrikler, İslâmın yayılmasını engellemek için şeytanca, Fir’avunca plânlar yapıyorlardı. Şöyle ki; Meselâ bir kaba doldurdukları hayvan kanına ellerini batırır, kanlı pençelerini o Server’in “aleyhissalâtü vesselâm” kapısına vururlardı. Güyâ yıldıracaklardı! Korkutacaklardı. Derken Efendimiz hazretlerinin “sallallahü aleyhi ve sellem” yakasından düşüp, fakir ve garip Müslümanlara musallat oldular. Ezâ cefâ ettiler. İşkence yaptılar.…

Devamını oku

Allah’ın hediyesi

Şît aleyhisselâm, Âdem aleyhisselâmın oğludur. Babasından sonra peygamber oldu. Allahü teâlâ, buna elli suhuf gönderdi. Kâbe’yi taştan yaptı. Şît, İbrânicedir. “Allah’ın hediyesi” demektir. Âhir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselâmın nûru, hazret-i Âdem’den Şît aleyhisselâma geçti. Onun alnında parladı. Şît aleyhisselâm diğer kardeşlerinin hepsinden daha güzel ve fazîletliydi. Babasına benzerdi. Bin şehir…

Devamını oku

Kalemle ilk yazı yazan

İdrîs aleyhisselâm, Kur’ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden olup, Şît aleyhisselâm’ın torunlarındandır. Kendisine otuz suhuf geldi. Kalemle ilk O yazdı. İlk dikiş diken Odur. Önce deriden elbise giyilirdi. Diri olarak göğe kaldırıldı. Çok kitap okudu. Çok evlâdı oldu. Resûlullah Efendimiz‘in “sallallahü aleyhi ve sellem” mübârek nûru, Ona geçti ve alnında “yıldız”…

Devamını oku

Ukayl’i bana bırakın!

(Dünden devam) Hazret-i Abbâs münasip görünce, birlikte Ebû Tâlib’e gelip, durumu söylediler. Ebû Tâlib sevindi. Minnettâr oldu. Ve onlara; “Ukayl’i bana bırakın. Diğerlerini siz bilirsiniz!” dedi. Abbâs Ca’fer‘i aldı. Efendimiz Ali‘yi aldı. Ebû Tâlib’in yükü hafifledi. Hazret-i Cibrîl vahiy getirinceye kadar, Alî “radıyallahü anh” Efendimizin yanında kaldı. Onun yanında büyüdü.…

Devamını oku

Yalnız yaşadı, yalnız öldü

Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerinin “radıyallahü anh” devesi zayıf ve dayanıksız olduğu için Tebük harbinde gerilerde kalmıştı. Deve zor yürüyordu. Az sonra çöküp kaldı. Ebû Zer deveden indi. Eşyalarını sırtladı. Orduya yetişti. Sonra mola verildi. İstirahate çekildiler. O da bir yere oturdu. Ama tenhâ bir yerde. Ve tek başına. Efendimiz aleyhisselâm…

Devamını oku

Gelen giden var mı?

(Dünden devam) Ebû Zer-i Gıfârî hazretleri “radıyallahü anh” hasta olduğu bir gün hanımına; “Dışarı bak bakalım, gelen giden var mı?” diye sordu. Hanımı dışarı bakıp; “Kimseler yok” deyince; “Öyleyse henüz erken. Sen bir koyun kes” dedi. “Niçin?” deyince; “Vefat edersem, cenâzemde sâlih bir topluluk bulunacak. Onlara ikrâm edersin. Benim tarafımdan…

Devamını oku