Hazret-i Havvâ’nın yaratılması

Hazret-i Âdem Cennete girince, kendi cinsinden bir arkadaş arzu etti. Bu arzu ile uyuduğunda Cenab-ı Hak, sol göğüs kemiğinden hazret-i Havvâ‘yı yarattı. Âdem Nebî uyandı. Ve bir kadın gördü. “Sen kimsin?” dedi. Hazret-i Havvâ; “Sana zevce olarak halk olundum” diye cevap verdi. Hak teâlâ nikâhlarını kıyıp; “Ey Âdem ve ey…

Devamını oku

Bu çocuğu bana bağışla!

Hazret-i Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” annesi Ümmül-Hayr Hâtunun doğan her oğlu vefât ederdi. Ebû Bekr hazretleri doğduğunda Onu kucağına aldı. Kâbeye geldi. Ve elini açıp; “Ey Kâbe’nin Rabbi! Senden ricâ ederim ki, bu çocuğumu bana bağışlayasın” diye yalvardı. Kâbe’den bir el çıktı. Ebû Bekr’in elini tuttu. Ve bir ses işitildi…

Devamını oku

Karnım aç, bana yiyecek ver!..

(Dünden devam) Putlarda birine; “Karnım aç, bana yiyecek ver” dedim. Cevâb vermedi. Su istedim. Cevâb vermedi. “Elbisem yok, bana elbise ver” dedim. Cevâb vermedi. Elime taş alıp; “Bunu sana atarım, eğer ilâh isen mâni’ ol” dedim. Cevâb vermedi. Taşı attım. Yüzü üzeri düşdü. Babam gelip; “Ey oğul, niçin böyle edersin?”…

Devamını oku

Gömlekleri farklı idi

Bir gün Server-i kâinât Efendimiz Eshâb-ı güzîne şunu anlattılar: “Rüyâmda ümmetim bana arz olundu. Cümlesini bir bir seyreyledim. Gömleklerine baktım. Kimininki dizinde idi. Kiminin dizden aşağı. Kiminin de yukarı idi. Lâkin Ömer’i bir gömlek ile gördüm ki, gâyet uzun olup yerde sürünürdü.” Sahâbe-i Güzîn “aleyhimürrıdvân”; “Yâ Resûlallah! Bu rüyayı nasıl…

Devamını oku

Edebâli ile tanıştı…

Osmân Gâzi, dünyâya geldiğinde Söğüt’te Müslümanlar sevince gark oldu. Büyüyüp serpildi. Güzel ahlâkıyle tanındı. Şeyh Edebâli’yi tanıdı. Hizmet ve sohbetiyle şereflenip, ilim ve feyiz edindi. Resûl’ün ahlâkıyla bezendi. Ertuğrul Gâzi’nin silâh arkadaşları, Onu yetiştirdiler. Ata nasıl binilir? Kargı nasıl savrulur? Kılıç nasıl vurulur? Bunları öğrendi. Gazâlara katılıp, olgunlaştı. Ondakuz yaşında,…

Devamını oku

İlk Osmânlı sultânı

Osmân Gâzi, Ertuğrul Gâzi’nin küçük oğlu, Osmânlı devleti’nin kurucusudur. Ertuğrul Gâzi de hâlis bir mü’min idi. Gözü pek bir zâttı. Cesur kumandandı. Babası Süleymân Şâh, aşîretiyle Orta Asya’dan çıkıp bu ellere geldi. Fırat’ı geçiyordu. Düşüp boğuldu. Ertuğrul Gâzi, dörtyüz kadar bahadırla yola devam etti. Sultân Öyüğü’ne ulaştıklarnda, iki ordunun savaştığını…

Devamını oku