Hile yaptı, ama!..

Zamânın hükümdarı Adûdüddevle, Bâkıllânî hazretlerini Bizans’a elçi olarak gönderdi. Bizans hükümdârı, meşhûr bir âlimin geldiğini duydu. Makâmına çağırdı. Adam kâfir ya. Hîle düşündü. Aklı sıra elçinin, huzûruna girerken, teb’asının yaptığı gibi yerlere kadar eğilerek girmesini temin için, ancak eğilerek geçilebilecek üstü kapalı bir yer yaptırıp, Bâkıllânî hazretlerini çağırdı. Velî zât…

Devamını oku

Yârın bana kavuşacaksın!

Yûnus Mürebbî hazretleri gençliğinde Selçuklu kumandanlarından Hüsâmeddîn Çoban komutasındaki ordu ile Kastamonu fethine katıldı. Çok gençti. Ama dinçti. Günler geçti. Uzun süren muhasarada kaleyi almak şöyle dursun, surlara tırmanmak dahî mümkün olmadı. Bir gün Yûnus Mürebbî, kumandana bir şey arz etmek istedi. Huzûruna çıktı. Bir selâm verdi. Ve bir asker…

Devamını oku

Niçin namaz kılmıyorsun?

Bedî’uddîn Sehârenpûrî “rahmetullahi aleyh” İmâm-ı Rabbânî hazretlerine talebe olmadan önce zaman zaman hazret-i İmâm’ın sohbetlerini dinlemeye giderdi. Ama bir gün… Bir kız gördü. Ve âşık oldu. O günden îtibâren namazı bırakıp günahlara daldı. Hazret-i İmâm, ona; “Bedî’uddîn! Niçin namaz kılmıyorsun ve neden günahlardan sakınmıyorsun?” buyurdu. İmâmı severdi. Hürmeti vardı. Ama…

Devamını oku

İşte hocamı buldum!..

Atpazarlı Osmân Fadlı Efendi ilmi ve âlimleri öven bir şiirden etkilenip ilim tahsîli için İstanbul’a geldi ve Zâkirzâde Abdullah Efendiye gitti. Huzuruna girdi. Onu çok sevdi. Ve kalbinden; “İşte hocamı buldum!” dedi. Hocası da Onu görünce; “İşte hakîkî bir talebe” diye geçirdi içinden. EMRİNİZ NEDİR? Bir gün Zâkirzâde Efendi, talebelerinden…

Devamını oku

Kimseye bahsetmeyin!

Büyük velîlerden Avn bin Abdullah hazretleri “rahmetullahi aleyh” bir gün arkadaşlarıyla buluştu. Birlikte kıra çıktılar. Hava çok sıcaktı. Bir aralık ayrıldı. Geri gelmesi gecikince, arkadaşları merak edip Onu aramaya çıktılar. Bulduklarında, bir yere uzanmış uyuyordu. Hava güneşli idi. O ise gölgedeydi. Hiç ağaç da yoktu. Arkadaşları bu işi merak edip…

Devamını oku

Yükünü bırak da gel!

Cemâleddîn-i Geylânî hazretleri Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetinde bulunmak üzere yola çıkacağı zaman, kütüphânesine girdi. Kitaplara baktı. Birkaçını aldı. Ve yola koyuldu. Yolda iken bir gece Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri rüyasına girip; “Ey Geylicik! Yükünü bırak da gel!” buyurdu. O anda uyandı. Ve meraklandı. Ne demek istemişti? “Yük”ten murat ne olduğunu bilemedi.…

Devamını oku