Sen bunun için yaratılmadın!

İbrâhim bin Edhem hazretleri, hükümdar iken bir gün adamlarına; “Atımı getirin!” diye emretti. Derhal getirdiler. Av köpeğini de alıp ava çıktı. Az sonra bir geyik gördü ileride. Onu yakalamak için mahmuzladı atını. Ancak gâibden bir ses duydu. Hemen durdu. Ve dinleri sesi. “Ey İbrâhim! Sen bunun için yaratılmadın!” deniyordu kendisine.…

Devamını oku

Öyle çok ağladı ki…

Dâvûd-i Tâî hazretleri bir gece evinin damına çıktı. Orada Allahü teâlânın kudretini tefekkür ediyordu ki, birden ağlamaya başladı. Kendinden geçti. Yan dama düştü. Ev sâhibi, “Hırsız var” zannedip, silâhıyla dama çıktı. Hazret-i Dâvûd’u görünce şaşırıp sordu: “Hayrola ne oldu?” Hazret-i Dâvud; “Kendimden geçip, bizim damdan sizinkine düşmüşüm” buyurdu. ÇOK FAKİRDİ…

Devamını oku

Fâiz niçin haram kılındı?

Bir gün Ca’fer-i Sâdık hazretlerine; “Efendim, Allahü teâlâ fâizi niçin haram kılmıştır?” diye sordular. Cevâbında; “Fâiz haram olmasaydı, insanlar arasında birbirine karşılıksız iyilik yapan kimse kalmazdı” buyurdu. BEN DE ÂMİN DEDİM Bir gün yolda gidiyor, biri de arkasından tâkib ediyordu. Bir ara; “Yâ Rabbî! Bana bir elbise gönder” diye duâ…

Devamını oku

Beni bekliyorlar!..

Dâvûd-i Tâî hazretleri sâdece namaz vakitlerinde evinden çıkar, câmiye gidip namazını kılar ve acele evine dönerdi. Sevenleri çoktu. Onlar merak edip; “Efendim, niçin böyle acele gidiyorsunuz?” diye sorduklarında; “Beni bekleyenler var” dedi. Sordular: “Kim bekliyor?” “Mezarlıktaki mevtâlar” buyurdu. KAÇIYOR GİBİ Bir gün yine sevdikleri; “Efendim niçin böyle kaçar gibi acele…

Devamını oku

Feyiz kaynağı idi…

Ca’fer-i Sâdık hazretlerinin dedesinin dedesi Server-i kâinattır aleyhissalâtü vesselâm. Dâvûd-i Tâî hazretleri, bir gün Onun yanına geldi. Ve hürmet gösterip; “Ey Ca’fer! Sen Resûlullahın torunusun. Bana nasîhat et de kalbim huzûr bulsun” dedi. Hazreti Ca’fer dinledi. Ve cevap olarak; “Sen zâhid birisin, benim nasîhatime ihtiyâcın var mı?” dediğinde; “Evet var.…

Devamını oku

Zamanının bir tekiydi

Ca’fer-i Sâdık hazretleri, fıkıh, hadîs ve tefsîr ilimlerinde zamanının bir tekiydi. Hattâ İmâm-ı a’zam Onun hakkında; “Ben ömrümde Ondan derin bir âlim görmedim” demiştir. Her mârifette mâhir, her ilimde üstâddı. Yumuşak huylu olup, kimseyi incitmez, her mü’mini, kendinden daha üstün bilirdi. Birkaç kölesi vardı. Bir gün onları çağırıp; “Gelin sizinle…

Devamını oku