Halîfenin sarayı nerde?

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” halîfe iken bir melik elçi göndermişti. Elçi, Medîne’ye gelince sordu birine: “Halîfenin sarayı ne tarafta?” “Onun sarayı yoktur!” “Peki nerede bulurum kendisini?” “Şu saatte sahrâdadır.” “Bekçi, muhâfız yok mudur yanında?” “Hayır yoktur öyle şeyler.” Elçi, Halîfeyi bulmak için çıktı sahrâya. Cihânın titrediği hazret-i Ömer kuru toprak…

Devamını oku

Niçin ağlatıyorsun bu mâsumu?

Ömer ibnil Hattâb’ın radıyallahü anh halîfelik devrinde bir gece yarısı yabancı bir kervan gelip konakladı Medîne’de. Halîfe onu gördü. Endişelendi. Ve derhal Abdurrahmân bin Avf hazretlerine gidip; “Yabancı bir kervan konaklamış şehirde. Gel bu gece o kervanı bekliyelim de hırsız ve eşkıyâdan bir zarar görmesinler” buyurdu. Birlikte oraya vardılar. Ve…

Devamını oku

Eyvâh! Ben ne yaptım!..

Halîfe Hazret-i Ömer radıyallahü anh bir gün yeni ve temiz bir elbise giyerek çıktı evinden. Namaz için câmiye gidiyordu. Ama gidemedi. Zîra bir hâdise oldu. Şöyle ki, hazret-i Abbâs‘ın radıyallahü anh evinin önünden geçerken yağmur oluğundan “kanlı su” döküldü üzerine. Üzeri kirlendi. Üzülüp kederlendi. Derhal emir verip kaldırttı o oluğu…

Devamını oku

Hasan’a bin dirhem verin!

Hazret-i Ömer’in radıyallahü teâlâ anh devrinde bir gazâda çok ganîmet malı alınmış, bunların erlere taksîmi işine bizzât hazret-i Ömer nezâret ediyordu. Hazret-i Hasan geldi. Onu hürmetle karşılayıp; “Hasan’a bin dirhem veriniz” buyurdu. Sonra hazreti Hüseyin geldi. Onu da hürmetle karşılayıp; “Hüseyin’e de bin dirhem verin!” dedi. Sonra kendi oğlu geldi.…

Devamını oku

Bana da yeni elbise al!..

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” halîfe iken bile sıkıntıyla yaşar, elinde avcunda para bulunmazdı. Fakirdi yâni. Meselâ bir bayram gelmişti. Eshâbtan çoğu, çocuklarına bayramlık elbiseler almışken, O kendi oğluna alamamıştı. Bayram sabahı oldu. Her çocuk neşeliydi. O ise mahzun. Derhal babasına koşup; “Babacığım, bana da yeni esvap al, arkadaşlarıma hep alınmış”…

Devamını oku

Örnek devlet başkanı

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” bir gece tebdîl-i kıyâfetle şehirde dolaşıyordu ki, evin birinden bir kadın sesi işitti. Kulağını verip dinledi. Kadıncağız; “Erim harbe gitti, biz burada aç susuz kaldık. Halîfe bunu biliyor mu” diyordu. Bunu duydu. Yüreği sızladı. Oradan döndü eve. Bir çuval unu sırtladı ve alelacele gelip çaldı o…

Devamını oku