O düşünceyi bırak!..

Hazret-i Mevlâna’nın ilim sahibi bir talebesi vardı. Bir gün onu çağırıp; “Sen bir kitap yaz!” dedi. Talebe; “Başüstüne hocam” dedi Ve kısa zamanda bitirip takdim etti. Hazret-i Mevlâna, kitaba göz gezdirdi. Ve çok beğenip; “Aferin, güzel olmuş” buyurdu. Ve “hırkasını” çıkarıp hediye etti ona. Lâkin o, az gördü bunu. Fazlasını…

Devamını oku

Bir işte “ihlâs” yoksa…

Bir genç, bir gün zengin bir tüccarla yolculuğa çıkar. Talebe, fakirdir, gariptir. Elbisesi yırtık ve eskidir. Ayakkabı mı, ne gezer! Yalın ayaktır zavallı. Zengin bunu fark eder. Garibi sevindirmek ister. Bir mola yerinde bir çift “pabuç” alıp giydirir. Talebe sevinir. Sonra yola devam ederler. Fakat tüccar ikide bir ikaz eder garibi:…

Devamını oku

Ezan, İslâm’ın bayrağıdır

Belh şehrinde “sâlih bir Müslüman” vardır. Ezana çok saygılıdır. Ne zaman “ezan sesi” işitse ânında işini bırakır. Ne iş olursa olsun… Edeple, “dizüstü” oturur. Ezanı hürmetle dinler. Sonunda salevat okur. Sonra kalkıp namaza durur. Bir ömür böyle geçer. Nihayet ömrü biter. Ve vefat eder. Teçhiz ve tekfini yapılır. Cenaze namazı kılınır.…

Devamını oku

Mevlâna hürmetine affetti

Hazret-i Mevlâna’yı çok seven bir kişi “ölüm hastalığına” yakalanır. Öleceğini anlar. Evlâdını çağırıp; “Oğlum! Ben ölürsem Hazret-i Mevlâna, kabrimde biraz dursun. Affım için Allah’a niyazda bulunsun” diye vasiyette bulunur. Sonra vefat eder. Hazret-i Mevlâna’ya giderler. Bu vasıyeti bildirirler. “Memnuniyetle” buyurur. Ve gidip kabir başında durur. O zatın affı için yalvarır.…

Devamını oku

Etin en lezzetli yeri neresidir?

Hazret-i Mevlâna zamanında biri vardır ki aleyhinde konuşur bu zatın. Dedikodusunu yapar. Tâ ki “bir rüya” görene kadar. Rüyada Efendimizi görür. Hem de Mevlâna dergâhında. Onun minderinde oturmuş, Eshabıyla sohbet buyurmaktadır. O, geriden bakar. Az sonra bir sofra gelir ortaya. Sofrada “et yemeği” vardır. O da yanlarına gitmek ister. Ama…

Devamını oku

Onları şu çamurun içine at!

Bir gün Selçuklu padişahı Sultan Rükneddin, bir adamıyla bir kese “altın” hediye gönderdi Hazret-i Mevlâna’ya. Mevlâna hazretleri kabul etmedi. Ve o kimseye; “Onları şu çamurun içine at!” buyurdu. Adamcağız onları aldı. Ve çamurların içine attı. Duyanlar oraya koştular. Bir “altın” ele geçirmek için çamurlara battılar. Berbat oldu elbiseleri. Hazret-i Mevlâna…

Devamını oku