Yağı ve fitili hazır iki kandil

Ahmed ve Muhammed Bican kardeşler; kendilerine “mürşit” aradıkları günlerde Hacı Bayram-ı Veli hazretleri birkaç kişiyle Edirne’den Ankara’ya doğru yola çıkar. Bir müddet giderler. Bir ara yanındakiler telâşlanır! Zira Gelibolu’ya sapmışlardır. Ancak büyük veli sakindir. “Devam edelim! Belki bu havalide bizi bekleyenler vardır” buyurur. Nihayet Gelibolu’ya varırlar. Ve bir evde konaklarlar.…

Devamını oku

Niçin çok bardak koydun?

Büyük İslâm âlimi Abdülhakim Arvasi hazretlerinin çok sevdiklerinden Şakir Efendi şöyle anlatıyor.“Bir sabah, Efendi’yle sabah namazı kıldık.Beni imam yapmışlardı. Biz namaz kılarken zevcem çay yapmış.Ve bardakları hazırlamış.Namaz bitince sofaya geçtik.Baktım, tepsi bir sürü bardakla dolu.Koşup sordum hanıma;‘Ne bu bardaklar?’‘Ne olmuş ki?’‘Biz iki kişiyiz, sense bir sürü bardak koymuşsun tepsiye.’‘Nasıl iki…

Devamını oku

Şu sayfayı oku bakalım!..

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin sevenlerinden Halid Turan Bey, gençliğinde ziyarete gitmişti bu zatı. Bir süre sohbet ettiler. Büyük velî, kitaplıktan Arapça bir kitap çekti ve rastgele bir sayfa açıp; “Oku şu sayfayı!” dedi. O da çat pat okumaya çalıştı. Mübârek zât, yanlışlarını düzeltip tekrar okuttu aynı yeri. Sonra bir daha,…

Devamını oku

Değneğin acısı hâlâ geçmedi mi?

İslâm âlimlerinden İkrime hazretlerinin “Hoca Paşa” adlı bir talebesi; günahlar içinde yuvarlanıp kötülerle düşüp kalktığı günlerden birinde rüyasında, bu veli zat yanına geldi ve ayağının tabanına öyle bir değnek vurdu ki acısı tepesine çıktı. O sabah uyandı… Ve hatasını anladı. Hemen hocasına vardı. Mübarek zat onu görünce “Değneğin acısı hâlâ…

Devamını oku

Abdülhakim Arvasi nerededir?

Sultan Vahideddin Han (rahmetullahi aleyh), mübarek “Hırka-i saadeti” ziyaret edecekti bir gün.Yanında Abdülhakim Arvasi hazretlerinin de olmasını arzu etti.Ve davet etti biriyle.Ayrıca çok sayıda “din adamı” da çağrılmıştı. Efendi hazretleri, yardımcısı Şakir Efendiyle birlikte oraya gelmişti.O ara Sultan teşrif etti.Ve cemaat arasından büyük bir vakarla ve heybetle geçip “Hırka-i saadet”…

Devamını oku

Hayır Necip, biz harbe girmeyiz!

Merhum Necip Fazıl anlatıyor: “Yıl, bin dokuz yüz kırk bir… Ben, gazetenin birinde yazıyorum. İkinci Dünya Harbi’nin patladığı günler. Almanlar sınırımıza dayanmış. Harbe girmemiz ‘an’ meselesi. ‘Muhakkak’ gözüyle bakıyoruz. Günlük yazılarımda bunu savunuyor ve ‘muhakkak harbe gireriz’ diyordum. Zira durum bunu gösteriyordu . Başka ihtimal yoktu. Bana göre tabii… Fakat…

Devamını oku