“Kırk Çeşme Suları”nın mimarı!..

Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde İstanbul’un nüfusu hızla artınca bir su problemi yaşanıyordu. Padişah, bu iş için Mimar Sinan’ı görevlendirir. O da İstanbul dışından künk döşeyerek getirdiği suları Kağıthane civarında toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul’a ulaştırır ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak akıtır. O zamanki…

Devamını oku

Fetih durmasın, zafer dinmesin!

Geyikli Baba, Orhan Gâzi devri Osmanlı evliyâsındandır. Bursa’nın fethi sırasında bir geyiğe binerek en ön saflarda çarpıştığı için kendisine “Geyikli Baba” denilmiştir… Orhan Gâzî, Geyikli Baba’nın gösterdiği kahramanlıktan çok memnun olmuştur. Bu sebeple bir gün ziyaretine gelerek, minnettarlığını şöyle ifade eder: -Efendi Hazretleri, askerlerimizin arasında cihâda katılmakla bizi büyük bir…

Devamını oku

Bu merkebe binen Cennete gider!

Abdullah bin Mübârek hazretleri, Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Çok cömert idi. Arkadaşlarına ve muhtaçlara para vererek yardımlarına koşardı. Tam bir “Fakir Babası”ydı… Bir gün, Şam’a gidiyordu. Yolda, ölmüş merkebinin başına oturmuş, gözyaşı dökerek kara kara düşünen birini gördü. Adamın hâline acıdı ve yanına varıp sordu: – Bu kadar üzülmenin, ağlamanın sebebi…

Devamını oku

Sevgisinde samimi olan genç!..

Muhammed Şüreymi hazretleri, dokuzuncu asırda yetişen evliyâdandır. Bir sohbetinde buyurdu ki: – Kardeşlerim, arayan belasını da bulur, Mevlasını da… Aramak, ihlasla istemek, buna kavuşmak için azimle çalışmak demektir. Bir şeyi iyi yapmak, onu çok ve devamlı yapmakla mümkündür. İnsan zamanla o işin ustası oluyor. Allah yolunda azimle çalışan da Allahü…

Devamını oku

Helvacı çocuğun edebi…

Eski zamanlarda, salihlerden bir zat vardı. Çok da cömertti. Elinde avucunda ne varsa muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen olursa; başkalarından borç alır yine fakirlere verirdi… Bu zat bir gün hastalanıp, yatağa düştü. Hastalığı gittikçe arttı. Bunu duyan alacaklılar, onun ölüm döşeğinde olduğunu düşünerek hemen evine doldu. Adamcağız bu durumdan son…

Devamını oku

Nasipten öte yol gitmez!

Osmanlı padişahları bazen tebdil-i kıyafetle yani kılık değiştirerek halkın arasında dolaşırlardı. İkinci Mahmud Han da bir gün böyle tebdil-i kıyafetle Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılır. Yolu bir kahvehaneye düşer… Yaşlı çaycıya herkesin “Tıkandı Baba” diye hitap ettiğini görüp, bu lakabın nereden geldiğini sorar. Çaycı, hikâyesini şöyle anlatır: -Bir gece rüyamda gürül gürül…

Devamını oku