Yalın ayaklı tövbekâr!..

Dokuzuncu asırda Horasan’ın Merv şehrinin reislerinden birinin Bişr adında bir oğlu vardı. Îtibârlı bir âileye mensûb olduğundan refâh içinde yaşıyordu… Oyun ve eğlence âlemlerine daldığı gençlik yıllarında, bir gün kapısı çalındı. Hizmetçi kapıyı açtığında bir adam; -Efendine söyle! Kulluğun edebine riâyet etsin, dedi ve çekip gitti… Hizmetçi, duyduklarını kendisine anlattı.…

Devamını oku

Kötürüm kıza şifa olan su!

Hanım evliyanın büyüklerinden Seyyidet Nefîse hazretlerinin, Yahudi bir komşusu, onların da; hekimlerin çare bulamadığı kötürüm bir kızları vardı… Kızın annesi o gün hamama gidecekti. Kızı da kendisiyle gitmek isteyince annesi; -Bu halinle seni götüremem kızım, sen evde kalmalısın, dedi. Çocuk; -Anneciğim, bâri sen gelinceye kadar komşumuzun yanında kalayım, dedi. Kadın,…

Devamını oku

Bir bardak su bile etmeyen servet!

Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, Cüneyd-i Bağdâdî’nin talebesidir. Aynı zamanda Mâlikî mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, İmâm-ı Mâlik’in “Muvattâ”sını ezbere bilirdi. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri, Şiblî’yi çok sever, ona diğer talebelerinden daha çok önem verirdi. Onun için; “Her kavmin bir tâcı vardır. Bu kavmin tâcı da Şiblî’dir. Ona, birbirinize baktığınız gözle bakmayın. O…

Devamını oku

Sen önce bizim çocuklarla tartış!

İmam-ı a’zam henüz çocuk denecek yaşta iken, Allahü teâlâyı inkâr eden bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu adama cevap vermekte çaresiz kalmışlardı. Sonunda, “Sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir” diyerek onu Basra’ya gönderirler. O da Basra’ya gelip, “Dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım” diyerek herkese meydan okur……

Devamını oku

Canını feda eden, çadıra girsin!

Sultan İkinci Murâd Han, bir vesile ile Edirne’ye getirttiği Hacı Bayram-ı Velî hazretlerini günlerce sarayda misâfir etti. O mübarek de orada bulunduğu müddet içinde, câmilerde vaaz verip, halka nasîhatlerde bulundu. Edirneliler de onu çok sevdiler. Pâdişâh da onun gitmesini istemiyordu. Fakat o, Ankara’daki talebelerini yetiştirmeye devam etmek istediğini bildirdi. Nihayetinde,…

Devamını oku

Günahkâr bir gencin tövbesi!..

Aslen Horasanlı olan Ebû Türab Nahşebi hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. 245 (m. 859) senesinde Basra’da vefât etti… Bu büyük velî, bizzat kendisinin şahit olduğu ibretlik bir hadiseyi şöyle anlatır: Bir gün caddede yürüyordum. Mahalle halkının, bir kadınla münakaşa ettiklerini gördüm. Kadın beni görünce dedi ki: -Ey Ebâ Türab! Fasık, günahkâr bir…

Devamını oku