Doktorsuzluğu bilir misiniz?

Şimdi her şey çok da, galiba kıymeti ondan yok… Ben çocukluğumu hatırlıyorum da koskoca ilçede doktor bulamazdık. “Bayram Doktor” diye ince, uzun boylu, elinde şişkince çantalı biri vardı, evlere girip çıkan. Belki askerde sıhhiye olmasıydı sağlıkla ilgisi.  Bir gece annem, ağrıdan kıvranıyordu. Köyden sabaha doğru traktörün römorkuyla kasabaya taşıdık. Gün…

Devamını oku

Onur kırıcı bir muayene!

Turist misafirlerim akşamları Menderes hayranı dayımla sohbet ediyorlar. İyi anlaşıyorlar… Çocuklarına Celal Bayar, Adnan Menderes, Ahmet ve Nazife ismi vermişler Menderes’e hayranlıklarından…  Ama hiçbiri ne yazık ki Türkçe bilmiyormuş. Kendi kendime yabancı evliliğinin sonuçları, diyorum. Çünkü bu tür evlilikler eğer eş de Türkçe öğrenirse yürüyor, yıllar bunun şahidi.  Bu aile…

Devamını oku

O günlerden bugünlere geldik

Fransa’da, trenlerin dakik olduğunu istasyondaki birkaç saatlik gözlem sonrası anladım. Bilette 15h38 Limoges yazıyor. Tren rüzgârla yarışıyor…  Öte yandan yıllar önce Hakkâri’ye giderken Doğu Expresi ile defalarca yaptığım yolculukları hatırlıyorum… İnsanlar dertli türkülerle, uyuklamayla geçirirdi kıvrım kıvrım yolları…  Bu trende ise herkes bir şeyler okuyor. Oysa yüce kitabımız bize “oku”…

Devamını oku

Artık aynalara küs değil

Benim canım, teyzeciğim şu an evli ve iki çocuk annesi. Küçükken bir gözünü kaybetmiş. Tek gözüyle hayata tutunmaya çalışmış.  Aynalara küsmüş yıllar yılı… Arkadaşlarından köşe bucak kaçmış… Utanmış, utandıkça içine kapanmış… Alay konusu olmuş…  “Kör” diyenler mi ararsınız… “Tek göz” diye lakap takanlar mı? Dalga geçenler mi?  Biricik teyzeciğimin bizde…

Devamını oku

Yine ne yaramazlık yaptınız?

Kulakları çınlasın babam şu an 73 yaşında… Mutluluk denildiğinde ben hep annemle babamı düşünürüm. İkisi de art niyet nedir bilmez. İbadet düşkünüdür. Birbirlerine “öf” bile dememişlerdir hiç.  O yaz tatilde babamlardaydık. Çoluk çocuk şehrin gürültüsünden uzak yeşillikler arasında tertemiz kasaba evimizde tatilin keyfini çıkartıyorduk.  Akşam yemeklerini yedik şöyle dinlenmeye geçtik.…

Devamını oku

Barut değil çiçek kokusu

1989 yılıydı. Eylül ayında okullarımızı açmıştık. Henüz öğrenci olmadığı için okulun genel temizliğini yaptırdıktan sonra, gün içinde köylülerle ya okul bahçesinde ya da kahve önünde sohbet ederek vakit geçiriyorduk.  Dört yıldan beri bu köydeydik. Köylülerden hiç kimseden en ufak bir rahatsızlık duymamıştık. Onlar da bizi “öğretmenim” diyerek bağırlarına basıyordu. Kardeşçe…

Devamını oku