Konuşmadığım kızıma mektup

Seninle karşılıklı konuşamadığımız için kahroluyorum. Burada suçlu aramıyorum. Sen suçlusun da demiyorum, ben haklıyım da.

Ama görüyorum ki, aramızda bir iletişim sorunu var. Birbirimize kendi dünyalarımızı anlatmakta zorlanıyoruz. Niçin zorlanıyoruz? Niçin sonuca ulaşamıyoruz? Onu da bilemiyorum.
Sonuçta seninle konuşamadığım için çok üzgünüm… Belki sen de benimle konuşamadığın için üzgünsündür.
O yüzden kendi anlaşılmazlığım için kendi adıma senden özür diliyorum. Senin anlaşılmazlığın için ise senden özür beklemiyorum.
Senin her okul çıkışında arkadaşlarınla birlikte gezip eğlenmen için istediğin parayı konuşmak istememe çok öfkelendin.
Amacım senin harcamalarına dur demek değil. Aksine senin eğitiminin de aksamaması için, daha çok derslerine ağırlık verebilmen için. Bir de elimizdeki üç kuruşun hesabını yapmak zorunda olduğum için.
Beni, “sen de zamanında okumamışsın” diye de sorgulayabilirsin. Hatta hesaba da çekebilirsin… Hatta bazı ailelerde olduğu gibi küçük de görebilirsin.
Ben senin eğitimin yarım kalmasın diye gayret gösterirken, senden kendin için yardım istiyorum. Bari bu konuda da bana yardım et.
“Sorumlusu ben miyim?” diyebilirsin…
Sorumlu sen değilsin…
Ama beni “sorumlu olduğu halde sorumluluğunu yerine getirememiş birisi” olarak görmek yerine hiç olmazsa “sizin için çaba gösteren birisi” olarak gör?
Baban hayatta iken de o aramızdan ayrıldıktan sonra da hiçbir zaman ne sen ne de ablan için art niyetli bir anne olmadım. Kötülük düşünmedim. Bu bir anne için utanılacak bir duygudur.
Hiçbir insan evladına yaptığı hiçbir iyiliği başa kakmak için yapmaz. Ben de yapmam.
Ben yüz yüze konuşamadığımız için yazdığım bu mektupta şunu demek istiyorum.
Evladım, sana vermek zorunda olduğum annelik hizmetimi verirken, asıl üzüntüm bunun yanında güzel dinimizden, güzel ahlakımızdan da bir şeyler öğretemeyişimedir. Çünkü bana da kimse öğretmemişti. İşte bunun için kahroluyorum.
Belki öfkeleneceksin ama anneannemden öğrendiğim şey israf etmenin haram olduğudur.
Belki yine öfkeleneceksin, “buncacık şeylerle mi tasarruf yapacaksın?” diyeceksin. Belki ayıplayacaksın. Şaşıracaksın. Tepki göstereceksin.
Ama gerçekten üzülüyorum gece yarılarına kadar gereksiz yanan elektrik lambasına… Fazla akan musluk suyuna… Kuruyup küflenip çöpe atılan ekmeğe…
Evladım, bu yazdıklarım için bana cevap vermen gerekmez… Sadece konuşarak duygularımı sana anlatamadığım için yazdım. Biliyorum sen de okuyorsun bu köşeyi. Okuyunca beni anlarsın. Sana ileride anne olunca çocuklarına konuşarak anlatabilme şansı diliyorum.
Rumuz: “Annen” – İzmir

Comments are closed.