Koş, babanı çağır!..

Enes bin Mâlik radıyallahü anh anlatıyor: Resûlullah Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Medîne’ye geldiğinde, ben sekiz yaşındaydım.
Bir gün, annem bir yerden biraz “un” bulmuş. Komşudan da biraz “süt” alıp yoğurmuş. Sonra onu pişirip bana seslendi:
“Eneees!”
“Buyur anne!”
“Oğlum, koş mescide. Babanı çağır da birlikte yiyelim”. “Peki anneciğim” dedim. Ve koştum mescide. Babam, Resûlullah Efendimizin tam yanında oturuyordu. Efendimizi görünce her şeyi unutup, gayr-i ihtiyârî Onun yanına vardım.
Önüne oturdum.
Ve kendilerine;
“Yâ Resûlallah! Annem sizi bizim evde yemeğe çağırıyor” dedim. Efendimiz aleyhisselâm cemâate dönüp; “Kalkın, Ümmü Süleym’in dâvetine gidiyoruz!” buyurdular. Bütün cemâat kalktı. Efendimiz önde, biz arkada, yürüyerek bizim eve vardık.
Babama sordular:
“Ne yemek var?”
Babam; “Bilmiyorum yâ Resûlallah” dedi. Efendimiz; “Zevcen bizi yemeğe çağırmadı mı?” buyurunca, babam şaşırdı ve izin alıp içeri geçti. Annemden sorup öğrendi.
Tekrar içeri geldi.
Ve Efendimize;
“Yâ Resûlallah! Hanımım, biraz un ile biraz süt bulmuş. İkisini yoğurup pişirmiş” diye arz etti. Efendimiz; “O yemeği yanıma getiriniz!” buyurdular. Getirdik. Mübârek ellerini kabın üstüne koyup, bereket için duâ buyurdular.
Yetmiş kişi vardı.
Hepsi yiyip doydu.
Yemek azalmadı bile. Efendimiz aleyhisselâm o yemeği bana uzatıp; “Bunu annene götür. Kendi yesin ve istediğine dağıtsın” buyurdular.

Comments are closed.