Köylü benden çok sevinmişti

1978’in Haziran ayı başıydı. Tayinin çıktı dediler. Yer, Ömeroba Köyü… Nasıl sevindim anlatamam… 

Hayatımın ilk görev yerini görmek için can atıyordum. Önce Edirne’ye oradan Ömeroba’ya. O yıllarda günde bir otobüs gidiyormuş. Saat 15:00’te kalkıyormuş. 
Bu ne demek? Gittiğinde en az bir gece orada kalman demek? Kimde ve nerede kalacaksın? Kimseyi tanımıyorsun, kimse seni tanımıyor?
Artık yola çıkmıştım. İmam veya muhtar beni misafir ederdi. Olmazsa “yaz günü nasıl olsa, camide bile yatarım” diye düşündüm. 
Camilerde geceleyenlerle ilgili menkıbeler dinlemiştim. Hani duymuşsunuzdur, yolu camiye düşüp cami üst katında yatan dervişlerden biri, sabah namazı vakti, abdest için beyaz içlik ile üst kattan aşağı inerken imam da sabah namazı için camiye girmiş. Onu öyle görünce feryat ederek bayılmış.
Meğer dervişlerin yattığı o yerde bir tabut, tabutun içinde de ertesi gün defnedilecek mevta varmış. Dervişler o gece bilmeden mevta ile yan yana yatmışlar.
Neyse… Edirne’ye ikinci gelişimdi. Selimiye Camii civarında kalkışı bekleyen eski külüstür minibüsün içinde, o muhteşem Selimiye Camii’ni seyrettim hayranlıkla. 
Her an yolda kalacakmış gibi tedirgin eden minibüsle yola koyulduk. Lalapaşa’dan sonra her geldiğimiz köyde “Ömeroba mı?” diye heyecanlanıyorum. 
50 km mesafe demişlerdi ama yol bitmek bilmiyordu. Derken “İşte Ömeroba Köyü” dediler. 
Hafif yamaç bir düzlükte kurulmuş. Batı tarafında kocaman bir dere, Kuzeyinde alacalı orman var.
İyi de köy camisi nerede? Cami ortalıkta yok…
Araçtan iner inmez camiyi sordum. Bahçe içinde gariban bir binayı gösterdiler.
-Aha köy camisi burası?
O zaman anlamıştım nasıl ki bayrak bir milletin sembolü ise minare de bir beldenin Müslüman olduğunun sembolüydü. 
Muhtarı bulup kendimi tanıttım. O akşam muhtar misafir etti beni. Akşam ve yatsı namazlarını kıldırdım. Bıyıkları yeni yeni terlemeye başlamış 18 yaşında bir delikanlıydım: 
-Hoca ramazan ayına göreve yetişir misin?
-Yetişiriz inşallah, dedim. 
Nasıl sevindiler… Ertesi gün kendi köyüme döndüm. Merakla iki şey bekliyordum. Birisi bu köye tayin emrim, diğeri de üniversite sınav sonuçlarım… Benim için günler geçmek bilmiyordu.
Temmuz ayının ortalarında beklediğim tayin emri geldi. Yükümü hazırladım. Döşek, yorgan, yastık vb.’den ibaretti yüküm. Battaniyeye sararak valizim elimde bir cuma günü yola çıktım. 
On sekiz yaşında, çiçeği burnunda gittiğim Ömeroba köyünde herkesin “Küçük Hoca” diye hitap ettiği ben, meğer köye resmî görevli gelen ilk İmam Hatipli imammışım. Meğer köylünün benim gelişime benden çok sevinmesi bu sebeptenmiş.
           H.A.-Edirne

Comments are closed.