Abdullah el-Makdisî hazretleri Hanbelî fıkıh âlimi ve muhaddisdir. 646 (m. 1248) senesinde Kudüs’te doğdu. Küçük yaşta iken, birçok âlimden Kur’ân-ı kerîmin kırâatini ve hadîs-i şerîf dinleyip öğrendi. 732 (m. 1331) senesinde vefât etti. Naklettiği bazı hadis-i şerifler:
“İktisâd eden sıkıntı çekmez.”
“Bol yemek yedirmek, herkese selâm vermek ve güzel konuşmak, mağfireti gerektiren sebeblerdendir.”
“Allahü teâlânın birtakım kulları vardır. Allah yolunda harcanmak üzere onlara servet vermiştir. Bunlardan cimrilik edenler olursa, o serveti onlardan alır başkasına verir.”
“Dîninde ve dünyâsında parmak ile gösterilmek, kötülük olarak kula yeter. Allahü teâlânın korudukları müstesna! Allahü teâlâ sûretlerinize bakmaz; niyetlerinize ve amellerinize bakar.”
“Şüphesiz Cennet ehli, her saçı sakalı karışık, dağınık, üstü başı toz toprak içinde, eski elbiseye bürünmüş, nazar-ı itibâre alınmayan kimselerdir ki, büyüklerin (makam sahiplerinin) huzûruna girmek isteseler kabûl edilmezler. Evlenmek isteseler kimse kız vermez, konuşsalar kimse dinlemez. Her birinin ihtiyâcı göğsünde deprenip durur. İşte bunların nûru kıyâmet halkına taksim edilecek olsa hepsine yeterdi.”
“Riyanın azı da şirktir. Allahü teâlâ, bilinmeyen, gizli kalan müttekileri sever. Onlar ki, yokluklarında aranmaz, varlıklarında bilinmezler. Onların kalbleri hidâyet nûru saçar. Her karanlık, tozlu yollardan bu sayede kurtulurlar.”
“Kendisinde zerre kadar riya bulunan ameli, Allahü teâlâ kabûl etmez.”
“Âdil hükümdârın bir günü, bir adamın kendi kendine altmış sene (nafile) ibâdet etmesinden daha hayırlıdır.”
“Üç şey helak edicidir: İtaat edilen cimrilik, uyulan hevâ-i nefs, kulun kendini beğenip böbürlenmesidir.”
“Zillete düşmeyecek şekilde tevâzu gösteren, meşrû kazancını meşrû yola sarf eden, düşkünlere acıyan, fakîh ve hikmet ehli ile düşüp kalkan kimseye müjdeler olsun.”
“Dört şey var ki, Allahü teâlâ bunları ancak sevdiği kimselere verir: Sükût etmek; bu, ibâdetin başlangıcıdır, Allaha tevekkül, tevâzu ve dünyâdan meylini kesmektir.”
“Kıyâmet gününde, en ağır azâbı görecek olan, Allahü teâlânın, ilminden kendisini faydalandırmadığı âlimdir.”
“Bir kabilenin ölümü, bir âlimin ölümünden ehvendir.”