Kul hakkı ve helalleşmek…

Kara Halîl Efendi yüzondördüncü Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1219 (m. 1804)’de Çorum-Mecitözü’nde doğdu. Amasya ve Konya’da medrese tahsilinden sonra İstanbul’a gitti ve müderris oldu. Ahmed Cevdet Paşa’yla birlikte Mecelle’yi hazırlayanlar arasında yer aldı. 1877’de Sultan II. Abdülhamid tarafından Şeyhülis­lâmlık makamına getirildi. 1298 (m. 1881)’de İstanbul’da vefât etti.
Bu mübarek zat buyurdu ki:
Allahü teâlâ ile kul arasında olan, yani kul hakkı bulunmayan günahların affolması için, gizlice tövbe etmek kâfidir. Kul hakları için hak sahibi ile helalleşmek de lazımdır. Kul hakkı beş türlüdür: Mâlî, nefsî, ırzî, mahremî ve dînî.
Sirkat, gasp, aldatmak ile ve yalan söylemekle mal satmak, kalp akça (sahte para) vermek, başkasının malına ziyan vermek, yalancı şâhitlikle veya zalime haber vermekle veya rüşvet vermekle, malına zarar vermek, mâlî olan kul haklarıdır.
Bir kuruş, bir habbe mal için tövbe etmek ve sahibi ile helâlleşmek lâzımdır. Mâlî haklar için, çocukların da helâllaşmesi, ödemeleri lâzımdır. Dünyada helâlleşmezse, âhırette sevapları ona verilerek helâlleştirilecektir. Mâl sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mâl sahibi bilinmiyorsa, fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Sâlih olan müslüman fakir yoksa, İslâmiyete ve Müslümanlara hizmet eden hayır cemiyetlerine, vakıflara verilir. Kendi sâlih akrabâsına, fakir olan analarına, babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, câiz olur. Fakire, hediye diyerek verilen şey, sadaka olur. Sadaka sevabı hâsıl olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mâl sahibinin ve kendisinin affolunmaları için duâ eder.
Kâfirin hakkı için de, onunla helâlleşmek lâzımdır. Gönlü alınmazsa, âhırette affolunması, çok güç olacaktır.
Nefsî, yâni hayatî günah, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmektir. Önce tövbe etmek, sonra kendini onun Velîsine teslim etmek lâzımdır. Velîsi isterse affeder. İsterse mâl karşılığı sulh yapar. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezâlandırılmasını ister. Kendisinin karşılık yapması, câiz değildir. [İslâmiyette kan davası yoktur.] Irza dokunan kul hakkı, gıybet, iftirâ, alay, sövmek gibi şeylerdir. Tövbe etmek ve helâlleşmek lâzımdır. Bunlarda vârisle helâlleşmek olmaz.

Comments are closed.