Mal ve mevki gaye olmamalı

Fahreddîn Harranî hazretleri fıkıh, tefsîr, hadîs, kırâat, lügat âlimlerinin büyüklerindendir. 542 (m. 1147)’de Urfa’ya bağlı Harran’da doğdu. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. İlim öğrenmek için Bağdad’a geldi. Tahsilini tamamladıktan sonra, memleketi olan Harran’a döndü. Orada Nûriyye Medresesinde talebe okutmaya ve vaaz etmeye başladı. 621 (m. 1224)’de orada vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri murâdına kavuşamamıştır. Malı, mevkiyi hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur. Mal, mevki gaye olmamalı, hayra vâsıta olmalıdır. Mal, mevki, bir deryaya benzer. Çok kimse, bu denizde boğulmuştur. Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir. Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı!) buyuruldu. İnsan, dünyada bâki değildir. Dünya zevklerine daldıkça, dertler, üzüntüler, güçlükler artar. Aşağıdaki hadis-i şerifleri hiç unutmamalıdır:

(İbâdetleri az olan bir kul, iyi huyu ile, kıyâmette yüksek derecelere kavuşur.)

(İbâdetlerin en kolayı ve çok faydalısı, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.)

(Bir kulun ibâdetleri çok olsa da, kötü huyu, onu Cehennemin dibine götürür. Bâzen küfre götürür.)

Birinin gündüzleri oruç tuttuğu, geceleri namaz kıldığı, fakat kötü huylu olduğu, dili ile komşularına, arkadaşlarına eziyet ettiği söylendiğinde, Resûlullah cevabında, (Böyle olmak iyi değildir. Gideceği yer, Cehennem ateşidir) buyurdu.

(Güzel ahlâkı tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim). Semavî dinlerin hepsinde iyi huylar vardı. Bu din, bunları tamamlamak için gönderildi. Bu din varken, iyi huy bildirecek başka kaynağa, başka kimseye lüzum yoktur. Bunun için, Muhammed aleyhisselâmdan sonra, Peygamber gelmeyecektir.

(İyi huylu olan, dünya ve âhiret saadetlerine kavuşur.) Çünkü iyi huylu kimse, Allahü teâlâya ve kullara karşı olan hakları, vazîfeleri îfâ eder.

(Sûreti ve huyu güzel olanı Cehennem ateşi yakmaz.)

(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere ihsân etmek, güzel huylu olmaktır.) İyi huylu kimse, kendisine darılana iyilik yapar. İhsânda bulunur. Malına, haysiyetine, bedenine zarar vereni affeder.

(Kızdığı zaman, yumuşak davrananın kalbini Allahü teâlâ emniyyet ve îman ile doldurur.) Korkusuz ve emîn olur.

Comments are closed.