Memleketime gitmek istemiyorum!

Ateş düştüğü yeri yakar vecizesi ne kadar yerinde bir söz… Gerçekten yazacaklarım unutulmaz bir hikâye… Ben ve tüm ailemde meydana getirdiği travmanın izlerini silmek mümkün değil… Kısaca başlangıcından beri yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Güneydoğu Anadolu’da bir ilçede yaklaşık 1000 dönüm civarında tapulu, bahçeli bir arazimiz var… Badem, ceviz, kiraz, dut, erik vb. ağaçlar ve üzüm bağları vardı… Burasını 1955’li yıllarda izale-i şuyû ile merhum babam tarafından bedeli ödenerek satın alınır. Merhum annem de üzüm bağını satın alır. 
Senelerce bu arazilerde sebze ve meyvecilik yapılır. Vergileri zamanında ödenir… 
1990’da tapulu bu arazimize kendi paramızla yol yaptırdım. Rahmetli babamdan beri bahçeye gözümüz gibi baktık. 
1992’de bölgede yapılan bir kadastro çalışması ile bütün hayatımız altüst oldu.
Çünkü bizim arazimiz de orman hudutlarına katılıyordu. İş yargıya intikal etti. Yargıtay’a kadar gitti. Ama maalesef her aşamada kaybeden taraf biz olduk. Yargıtay’da da… 
Ben liseden arkadaşım, bir kadastro şubesi müdürü orman mühendisi ile yine bir orman bölge müdürlüğünde bir avukat tanıdığıma halimi anlattım. 
Mahkeme kararlarını görüp dediler ki: “Birkaç parsele uygulanan tapu kaydı tek olduğu için davalar da birleştirilmeliydi. Bilirkişi bir ziraat teknisyeni bir orman mühendisi değil, üç kişiden olan ve devlet görevlisi değil serbest çalışan orman mühendislerinden oluşmalıydı. Buna rağmen ziraat teknisyeni ‘bu arazi orman olmaz’ şerhi yazmış. Bu hüküm dikkate alınmamış.” 
Böyle çok kritik hatalara işaret ettiler. Ama sanki su bulanmasa da kurt kuzuyu yemek istemişti…  O, gözümüz gibi baktığımız bağ ve bahçemize 20 seneden beri el süremiyoruz. 
Bu süreçte tüm siyasi parti liderlerine, Orman Bakanlığı’na başvurularım hep sonuçsuz kaldı. 
Yaşım 69’a geldi… Ömrümün son günlerinde bana göre “gasbedilmiş haklarım” artık iade edilse ne çare? 
Beş seneden beri memleketime gitmedim. Artık gitmek de içimden gelmiyor. İlgisizlik sebebiyle tonlarca ağacın kuruduğu, kesilip götürüldüğünü o güzelim bahçenin bakımsızlıktan tanınmaz hale geldiğini senelerce evvel gittiğimde görmüştüm… Bir mağdur olarak bu kararlarda dahli olan herkesi Allahü teâlâya havale ediyorum. Arazisi elinden alınan bir aile olarak orada kalabilir miydik?
Şimdi mi? 
Bu ülkeye barışı ve kardeşliği yeniden getirecek olan ve Güneydoğu’ya tekrar göçü başlatan Sayın Başbakanımızın, bizim gibi mağdur ailelerin mağduriyetini de gidereceğini ümit ediyorum. Çünkü o, haberdar olunca haksızlıklara “dur” diyor.
               N. A.-İstanbul

Comments are closed.